Hegemonik
Erkeklik Bağlamında Soğuk Filmi’nin Çözümlemesi
Özet
Soğuk filmi Anadolu’nun
ataerkil yapısını, kadının konumunu ve erkek şiddetini kadın erkek ilişkileri
üzerinden anlatmaktadır. Bu çalışmada Soğuk filmi çözümlenerek hegemonik
erkeklik, ataerkil düzen, aile gibi kavramlar tartışılacaktır.
Toplumsal
Cinsiyet
Toplumsal cinsiyet
kavramı Simone De Beauvoir’in İkinci Seks adlı kitabında kullandığı ‘’Kadın
doğulmaz, kadın olunur.’’ İfadesiyle köken bulur. Bildiğimiz anlamda toplumsal
cinsiyet kavramı 1968’ de ‘toplumsal cinsiyetin’ biyolojik cinsiyetten nasıl
farklı olabileceğini göstermek için Robert Stoller tarafından ortaya
atılmıştır.(Segal, 1992) Buradan hareketle yeni doğan bir çocuğun yalnızca
biyolojik bir cinsiyete sahip olduğu, ancak toplumsal cinsiyetin sonradan edinildiği
kanısına varılabilir. Butler’e (2016) göre toplumsal cinsiyet insanın
kişiliğinin temel bir unsuru değil, özel
şartlanmış etkileşimler içinde akışkan ve süreçsel bir kabuldür. Peki bu
akışkan ve süreçsel kabulü sağlayan şey nedir ? Yani toplumsal cinsiyeti inşa
eden şeyin ne olduğu sorusunu sorduğumuzda akla direk kültür gelir. Toplumsal
cinsiyet kültür tarafından inşa edilmektedir. Toplumsallaşma sürecinde erkek ve
kız çocuklarının öğrendikleri, kültürün cinsiyetlerine “uygun” bulduğu duygu,
tutum, davranış ve roller arasındaki farklılıklar toplumsal cinsiyet
farklılıkları olarak ele alınır.(Özekici, 2014, s. 5) Yani toplumsal cinsiyet
aile, ekonomi, politika, gibi sosyal organizasyonlarda ortaya çıkmakta ve şekillenmektedir.
Toplumsal cinsiyet kişinin doğumundan tüm yaşamına kadar tüm hayatını
şekillendiren, duygularına, arzularına ve beklentilerine müdahil olan politik
bir olgudur. Erkeklik, kadınlık toplumsal ve kültürel birer kurgudur. Sancar’ a
göre Connell ilk çalışmalarında bahsettiği ‘’toplumsal cinsiyet sistemi’ni
bütün erkeklerin topyekün kadınların boyun eğdirilmesinden çıkar sağladığı bir
iktidar rejimi olarak tanımladı.
Cinsiyet
farklarına dayalı toplumsal iktidar ilişkilerini anlama çabası, sadece
kadınların erkekler tarafından ezilmesi ve ikincilleştirilmesine yol açan
partiaki kavramı ile değil, erkeklerin bu iktidar ilişkilerini nasıl sürdürüp
yeniden üretebildiğine ilikin soruların sorulmaya başlamasıyla ve toplumsal
cinsiyet kavramının kuramsal alanda yol gösterici hale gelmesiyle daha da
gelişip güçlendi. Egemen erkeklik tarzları ile iktidar ilişkileri arasında bağ
kuran bir açıklama geliştirme gereği ve bütün erkeklerin bu iktidar örüntüleri
ile olan ilişkilerine olan mesafesini anlama isteği hegemonik erkeklik
kavramının gelişimine yol açtı.(Sancar, 2009, s.31 )
Hegemonik
Erkeklik
Connell, Gramsci’nin
Hegemonya kavramını temel alarak ‘’Hegemonik Erkeklik’’ kavramını geliştirir.
Connel’e göre Hegemonik erkeklik erkeklerin kadınları üzerindeki küresel
egemenliğini ifade eder. Hegemonik erkeklik kavramında ‘’hegemonya’’ (terimin
ödünç alındığı Gramsci’nin İtalya’daki
sınıf ilişkileri analizlerinde söz konusu olduğu gibi ) acımasız iktidar
çekişmelerinin ötesine geçerek özel yaşamın ve kültürel süreçlerin
örgütlenmesine sızan bir toplumsal güçler oyununda kazanılan toplumsal
üstünlüktür.(Connell, 2016, s. 246)
Hegemonik erkeklik, iktidarı
elinde tutan erkeklerin sahip olduğu erkeklik imgesi olarak ifade edilebilir.
Bu beyaz, heteroseksüel, orta sınıfa mensup erkelerin temsil ettiği bir
erkeklik imgesidir. Yani sayısal olarak küçük bir azınlığın imgesidir. Özekici’ye
(2014) göre hegemonik erkeklik kavramı, sayıca küçük bir azınlık erkeğin bütün
iktidar ve güç pozisyonlarını ellerinde tuttuğunu ve bunu nasıl meşrulaştırıp
eril tahakküme dönüştürdüğünü ortaya koymaktadır. Hegemonik erkeklik kavramı
sayıca bu küçük azınlığın nasıl güç ve iktidar pozisyonlarını elinde tuttuğunu açıklamaya
çalışır. Hegemonik erkeklik yalnızca kültürel pratiklerden ortaya çıkmaz
kurumlarda oldukça etkilidir.
Hegemonik
erkeklik kendi varlığını sürdüren ve sadece kültürel pratikler, geleneksel
alışkanlıklar içinde gömülü olan ‘’erkeklik refleksleri’nden ve davranışlardan
doğmaz. Hegemonik erkekliği üreten olmazsa olmaz kurumların varlığı önemlidir;
devlet, yasalar, ticari şirketler, işçi sendikaları, heteroseksüel aile, ulusal
ordu gibi kurumlar sayesinde ekonomik ve kamusal faaliyetler homofobik-
heteroseksüsel erkeklik değerleri ile yoğunlaşarak meşru ve arzulanır ilan
edilip ödüllendirilir. (Sancar, 2009, s. 32)
Soğuk’
un Öyküsü
Bala Bey demiryollarında yol çavuşluğu
yapmaktadır. Kars’ın bir kasabasında yaşamaktadır. Evlidir ve iki kız çocuğu
vardır. Eşi Fincan hamiledir. Bala Bey’in kardeşi Enver ile eşi Fincan’ın
kardeşi yakın bir zaman sonra evlenecektir. Enver küçük bir dükkan
işletmektedir. Aynı zamanda dengesiz, kaba ve kavgacı birisidir. Bala Bey
kardeşinin düğün gecesinde arkadaşı Abbas’ın ısrarı üzerine pavyona gider.
Pavyonda sex işçisi İrina ile birlikte olur. İrina iki ablası ile birlikte sex
işçiliği yapmaktadır. Zaman geçer. Bala Bey İrina’yı unutamaz. Sürekli İrina’nın
yanına gider. İrina’ya aşık olur. İrina ise yakın bir zamanda Türkiye’den
gitmeyi planlamaktadır. Bala Bey yolda bir köprünün yıkıldığı söylerek İrina’nın
gittiği treni durdurarak İrina’nın gitmesine engel olur. Bir gece Enver iki
arkadaşı ile birlikte İrina ve ablalarını bir eve götürür. Evde İrina ve
ablalarının sevişmesini ister ancak İrina ve ablaları kabul etmez. Aralarındaki
tartışma kavgaya dönüşünce Enver İrina’nın büyük ablası Olga’yı öldürür.
Ardından İrina ve diğer ablasını. İrina’nın Enver ile gittiğini öğrenen Bala
Bey arkalarından gider. Yolda Enver ve arkadaşları ile karşılaşır. İrina ve
ablalarını öldürdüklerini anlayınca kardeşi Enver’i demiryoluna bağlar. Enver
trenin altında kalırken ağlayan bir bebek sesi duyulur. Bala Bey’in karısı
doğum yapar.
Filmin
Künyesi
Senaryo ve Yönetmen :
Uğur Yücel
Yapımcı: Erol Avcı
Görüntü Yönetmeni: Emre
Tanyıldız
Süre: 105 dk
Oyuncular: Cenk Medet
Alibeyoğlu(Bala Bey), Ahmet Rıfat Şungar(Enver), Valeria Skorokhodova(İrina), Şebnem
Bozoklu(Boncuk), Ezgi Mola(Boncuk), Rıza Sönmez (Abbas) Yulia Erenler (Olga)
Yapım yılı: 2013
Soğuk
(2013)
Yukarıda yaptığımız hegemonik erkeklik
tanımlamasında sayıca küçük bir azınlık olan heteroseksüel, beyaz ve orta sınıf
erkeğin, erkeklik imgesi olduğunu belirtmiştik Ancak Soğuk filmine baktığımızda
buradaki erkeklerin bu genellemeye uymadığını görürüz. Bala Bey demiryollarında
işçidir. Kardeşi Enver ise küçük bir dükkan işletmektedir. Soğuk filmindeki diğer
karakterlerde beyaz orta sınıf erkek tanımlamasına uymamaktadır. Ancak Sancar
bu durumu şöyle açıklamaktadır;
İktidarı elinde tutan erkek grubu sayıca çok
azdır; ama bu durum geniş bir erkek kesiminin onayı ve suç ortaklığı ile
beslenen hegemonik bir oluşumdur. Çünkü hegemnoik erkeklik pratiklerini
onaylama, katılma ya da ses çıkarmama karşılığında farklı erkekliklere maddi kazançlar
ve ayrıcalıklar sunulur. Eril fantaziler yoluyla zevk almayı odağına alan erkek
eğlenceleri dünyasına katılma, kadınsı- eşcinsel erkekleri aşağılayıcı ve
dışlayıcı davranma özgürlüğü, alt-sınıf erkeklerin kızgınlıklarını boşaltmak
için barlarda, sokaklarda, futbol maçlarında taşkınlık yapmalarına hoşgörü
gösterme, erkeklerin kadınlar üzerinde sağladığı iktidardan yararlanma gibi
ayrıcalıklardır bunlar. (Sancar,
2009, s. 32)
Connell, farklı
erkeklikleri bir arada tutan şeyin kadınlar üzerinde kurdukları iktidar
olduklarını söyler. Soğuk filmindeki tüm erkeklerin kadınlar üzerinde kurduğu
bir iktidar mevcut. Erkekler arasındaki ilişkiler, kadınlar üzerinde kurdukları
bu iktidar üzerinedir.
Film karlı demiryolu görüntüsü ile açılır.
Filmin ana karakteri olan Bala Bey’i ilk defa demiryolunda çalışırken görürüz.
Akşam Bala Bey’i evde horozu severken görürüz. Bala Bey’in
erkek çocuğu yoktur. Horoz erkekliğin ve erkeğin cinsel iktidarının bir
sembolüdür. Filmin ilk dakikalarındaki bu sahne filmin teması üzerine ipucu
verir.
Filmin ilk yarısında olay örgüsü Bala Bey’in
kardeşi Enver’in düğünü üzerine oturtulmuştur. Çağdaş hegemonik erkekliğin
ayırt edici özelliği heteroseksüel oluşu ve aile kurumuyla sıkı sıkıya bağlı
oluşudur. Engels’e göre karı-koca evliliği, tarihte asla erkekle kadının
karşılıklı uzlaşması olarak girmez ve hele
en yüksek evlenme biçimi olarak asla kabul edilemez. Engel Ailenin Devletin ve
Özel Mülkiyetin Kökeni adlı kitabında bu durumu şöyle açıklar;
Marx
ve benim tarafımdan meydana getirilmiş, yayınlanmamış eski bir el yazmasında şu
satırları buluyorum. İlk işbölümü, erkekle kadın arasında, döl verme bakımından
yapılan iş bölümüdür. Ve şimdi ekleyebilirim: Tarihte kendini gösteren ilk
sınıf çatışması, erkekle kadın arasındaki uzlaşmaz karşıtlığın karı-koca
evliliği içindeki gelişmesiyle; ve ilk sınıf baskısı da dişi cinsin erkek cins
tarafından baskı altına alınmasıyla düşümdeştir. (Engels, 2010, s.78)
Filmde Bala Bey’in eşiyle ilişkisi de bir
baskı ve üstünlük ilişkisi üzerine kuruludur. Bala Bey eşini azarlamakta
aşağılamakta sınırsız bir özürlüğe sahiptir. Yeri geldiğinde açıkça
aldatacağını söyleyebilmektedir. Kardeşi Enver’in düğün gecesinde olduğu gibi.
Karısının kendisini çağırıp uyarmasını hazmedemediği için karısına açık açık
aldatacağını ima eder.
Bala Bey ve arkadaşlarının düğün gecesi
eğlenmeye gittikleri pavyondaki diyaloglarda dikkat çekilecek bir başka
noktadır. Masa da erkek cinselliği, erkeklerin fantezileri hiçbir mahremiyet
duygusu olmadan konuşulabilmektedir. Serpil Sancar’a göre erkeklik bir yönüyle
her kadınla cinsel ilişkiye girebilecek kadar duygusuz olmayı gerektirir. Bu
tür erkek cinselliği erkekler arasında bir mahremiyetin olmadığı övünme ve
teşhir dolayımlı erkekler arası hiyerarşinin de bir yaratıcısıdır.
Filmde dikkat çeken bir diğer sahne Enver’in
kayınbabasının kızına öğüt verdiği sahnedir. Bu sahne habitus kavramıyla
ilişkilendirilebilecek bir sahnedir.
Habitus bir tür modus operandi ya da
toplumsal pratik biçim bireylerin kişisel tarihleri tarafından belirlenen
bedensel eylemlerdir; özellikle de ‘’doğal davranışlar’’, bedensel ezberler,
bedene yazılmış otomatik eylemlerdir; bir zihinsel durum olmaktan çok bedenin
kendi toplumsal ezberleri olarak tanımlanabilir. Bedende depolanmış toplumsal
olandır. Habitus toplumsalın beden üzerine bir dayatması ya da eylem programı
olmaktan çok yaşayan organizmanın bir özelliğidir. Cinsiyet de temel bir
habistus’tur.(Sancar, 2009, s. 193)
Baba kızına;
-Bak kızım evine,
yuvana sahip çıkacaksın, kaynatana kaynana saygılı olacaksın. Sakın bizim
başımızı yere eğmeyeceksin. Analarımız eli öpülecek analardır.
Diyerek öğüt verir.
. Habitus kavramı daha
önce Hegel tarafından kullanışmış olsa da bugün bilinen anlamı Bourdieu
tarafından oluşturulmuştur. Hepimiz belli bir habitus içerisinde dünyaya
geliriz. Baba içinde bulunduğu Habitus gereklerini kızına öğütler.
Filmde erkeklerin kadınlara olan tahakkümü
yalnızca evlilik ilişkisi ile sınırlanmaz. Sex işçileri de eril tahakkümün
ezilen diğer tarafıdır. Sürekli mutlu ve eğleniyor görünmek zorundadırlar.
Erkeklerin en bayağı espirilerine bile gülmek erkeleri her anlamda eğlendirmek
zorundadırlar. Otel odasında dertleştikleri sahnede onların iç dünyasına, psikolojilerine acılarına
tanık oluruz. Üçü de Rusya’ya dönmenin hayalini kurmaktadır. Ancak burası
filmin aksadığı noktalardan birisidir. Çünkü sex işçsi bu üç kardeş filmdeki
diğer kadınlar gibi iki boyutlu ve çokça olması gerektiği/tahmin edildiği
gibilerdir.
Filmde dikkat çeken bir sahne de Bala Bey’in
horozuna İrina’dan bahsettiği sahnedir. Bala Bey horozu babasının oğlu diye
sevmektedir. Horoza, ben hiç yenilmediğini, hiç kimseden dayak yemediğini
söyler. Sonra İrina’yı anlatmaya başlar. O bir kırlangıç olsa bende koca bir
kartal olsam kanatlarımın altına alsam onu der.Türkçeyi iyi konuştuğundan
bahseder. İrina’nın da onu görmesini istediğini söyler.
Filmde dikkat edilmesi gereken bir diğer
nokta Bala Bey’in ve Enver’in eşleri arasında geçen konuşmalardır. Enver’in eşi
cinsel ilişkiye girememelerinden kendisini sorumlu görmektedir. İkisi de
aldatılma durumlarını içlerine sindirmişlerdir. Bala Beyin eşi kurtuluşu erkek
çocuk doğurmakta görmektedir. Bala Beyin eşine davranışları ile İrina’ya
davranışları da birbirine tamamen zıttır. Eşi içki içmemesi için her
uyardığından dikkate almazken İrina’ya içki içmemeyi kendisi teklif eder. Burada
eşi üzerinde kurduğu iktidarı İrina üzerinde kuramamış olması etkili olur.
Connell, erkekliğin fiziksel anlamının,
toplumsal pratiğin kişisel tarihi ve toplumdaki yaşam çizgisi aracılığıyla
geliştiğini ifade eder. Erkekliğin fiziksel anlamı, boy pos şekli, tavır ve
hareket alışkınlıkları, belirli fiziksel becerilere sahip olmayı, kişinin
bedeninin çalışma ve cinsel ilişkilerdeki işleyiş biçimini içerir .(Özekici,2014, s.38)
Filmde dikkat çeken bir diğer nokta Enver’in
evlendikten sonra cinsel iktidarsızlık yaşamasıdır. Enver yaşadığı cinsel
iktidarsızlıktan eşini sorumlu tutar. Kötü davranmaktan dayak atmaya kadar
götürür durumu. Bir gece eşi nerede iki gündür nerede olduğunu sorunca eşini
döver kendisinden hesap soramayacağını karılığını yapıp evde oturması gerektiğini
söyler. Bu şekilde kaybettiği erkeklik iktidarının sorumluluğunu kadına
yükleyerek acısını ondan çıkarır.
Bala bey ile kardeşi Enver arasındaki
ilişkide dikkat çekicidir. Bala bey Enver’i evlenmeden önce bir daha kimseyle
dalaşmaması konusunda uyarır. Zaman geçer. Enver küçük bir anlaşmazlık yüzünden
pavyonda bir adamla kavga eder. Adamın başına silah dayarken Bala Bey gelir.
Enver’e tokat atar. Yere düşen Enver’i arkadaşları sakinleştirir. Erkekler
sadece kadınları denetlemezler. Diğer erkekler üzerinde belirleyici olarak
hegemonyalarını inşa ederler. Filmde Bala beyin kardeşi Enver üzerinde sürekli
belirleyici kural koyucu olmak istemesinin nedeni bundan kaynaklanır.
Filmdeki önemli bir diğer sahne Bala Bey ve
İrina’nın otel otasında vedalaştığı sahnedir. Bu sahnede Bala Bey İrina ‘ya
kendisiyle Gürcistan’a gelebileceğini söyler. Ancak İrina kabul etmez. Beni
orada birisi bekliyor der. Bala Bey selam söyle o bayana belkide erkektir olsun
yine selam söyle der. Bunun üzerine İrina çocuk sana benzesin der. Bala Bey
erkek olursa bana benzer der. Yine sahne
de Anadolu’da ki eril zihniyetin bir yansımasıdır.
Filmin sonunda Enver iki arkadaşıyla beraber
İrina ve ablalarını alıp bir eve götürürler. Evde Enver İrina ve ablalarından
birbirleriyle sevişmelerini ister. İrina ve ablaları kabul etmeyince kavga
çıkar. Enver paranızı verdiysek işinizi yapıp sevişeceksiniz der. İrina ise sen
işini yap deyince Enver deliye döner. Erkekliğine hakaret olarak kabul eder. İrinaya
saldırır. Büyük ablası Olga, İrina’yı korumaya çalışınca Enver, İrina’nın büyük
ablası Olga’yı başını duvara vurarak öldürür. Ardından İrina ve diğer ablasını
silahla vurarak öldürür. İrina’nın Enverle gittiğini öğrenen Bala Bey peşlerinden
gider. Enver’in İrina’yı öldürdüğü öğrenir. Ardından Enver’i tren yoluna
bağlar. Tren Enverin üzerinden geçer. Bala Beyin karısı doğum yapar. Ağlayan
bebek sesi eşliğinde Bala Bey karanlık tünelden içeri girer. Bu ataerkil düzen
içerisine cinsiyetini bilmediğimiz bir bebek doğar.
Sonuç
2013 yapımı Soğuk, görselliği, oyunculukları
ve kurduğu başarılı atmosferle öne çıkan bir film. Filmde kadın erkek
ilişkileri, erkekler arasındaki iktidar mücadeleleri, Anadolu’da kadının
konumu, ataerkil düzen, ve hegemonik erkeklik gibi kavramlar sorgulanıyor. Film
atmosferi, doğal oyunculukları ve doğal diyalogları ile dikkat çekiyor. Filmde
Bala Bey ve kardeşi Enver karakteri başarılı bir şekilde çizilse de, film kadın
karakter yaratımında başarısız kalıyor. Filmde ne Bala Bey’in ne Enver’in eşi
ne İrina karakteri ne de İrina’nın ablaları üç boyutlu karakterler olarak
çizilmemişlerdir. Filmin belki de en önemli çelişkisi de buradadır.
Eksikliklerine rağmen Soğuk, Anadolu
coğrafyasındaki erkek egemen sisteme ciddi bir eleştiri getiriyor.
Kaynakça
Connel, W. R. (1998). Toplumsal Cinsiyet ve İktidar. (Çev. Cem Soydemir). İstanbul: Ayrıntı
Yayınları.
Butler J. (2016). Cinsiyet Belası, (Çev. Başak Ertür), İstanbul: Metis Yayınları
Segal, L.(1992). Ağır
Çekim Değişen Erkeklikler Değişen Erkekler.(Çev. Volkan Ersoy). İstanbul:
Ayrıntı Yayınları
Sancar S. (2015) Erkeklik:
İmkansız İktidar, İstanbul: Metis Yayınları.
Engels, F.(2010) Ailenin,
Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni İstanbul: Sol Yayınları
Özekici, M.(2014) Türkiye’de Hegemonik Erkeklik Olgusu ve Serdar Akar Filmleri. Yayımlanmamış
Master Tezi Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul
Kabadayı, L.(2004). Toplumsal Cinsiyet ve Film. Yayımlanmamış Doktora Tezi Ege
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İzmir