22 Ocak 2017 Pazar

              Hegemonik Erkeklik Bağlamında Soğuk Filmi’nin Çözümlemesi
                                                                                                                                       


Özet

Soğuk filmi Anadolu’nun ataerkil yapısını, kadının konumunu ve erkek şiddetini kadın erkek ilişkileri üzerinden anlatmaktadır. Bu çalışmada Soğuk filmi çözümlenerek hegemonik erkeklik, ataerkil düzen, aile gibi kavramlar tartışılacaktır.  

Toplumsal Cinsiyet

  Toplumsal cinsiyet kavramı Simone De Beauvoir’in İkinci Seks adlı kitabında kullandığı ‘’Kadın doğulmaz, kadın olunur.’’ İfadesiyle köken bulur. Bildiğimiz anlamda toplumsal cinsiyet kavramı 1968’ de ‘toplumsal cinsiyetin’ biyolojik cinsiyetten nasıl farklı olabileceğini göstermek için Robert Stoller tarafından ortaya atılmıştır.(Segal, 1992) Buradan hareketle yeni doğan bir çocuğun yalnızca biyolojik bir cinsiyete sahip olduğu, ancak toplumsal cinsiyetin sonradan edinildiği kanısına varılabilir. Butler’e (2016) göre toplumsal cinsiyet insanın kişiliğinin temel bir unsuru değil,  özel şartlanmış etkileşimler içinde akışkan ve süreçsel bir kabuldür. Peki bu akışkan ve süreçsel kabulü sağlayan şey nedir ? Yani toplumsal cinsiyeti inşa eden şeyin ne olduğu sorusunu sorduğumuzda akla direk kültür gelir. Toplumsal cinsiyet kültür tarafından inşa edilmektedir. Toplumsallaşma sürecinde erkek ve kız çocuklarının öğrendikleri, kültürün cinsiyetlerine “uygun” bulduğu duygu, tutum, davranış ve roller arasındaki farklılıklar toplumsal cinsiyet farklılıkları olarak ele alınır.(Özekici, 2014, s. 5) Yani toplumsal cinsiyet aile, ekonomi, politika, gibi sosyal organizasyonlarda ortaya çıkmakta ve şekillenmektedir. Toplumsal cinsiyet kişinin doğumundan tüm yaşamına kadar tüm hayatını şekillendiren, duygularına, arzularına ve beklentilerine müdahil olan politik bir olgudur. Erkeklik, kadınlık toplumsal ve kültürel birer kurgudur. Sancar’ a göre Connell ilk çalışmalarında bahsettiği ‘’toplumsal cinsiyet sistemi’ni bütün erkeklerin topyekün kadınların boyun eğdirilmesinden çıkar sağladığı bir iktidar rejimi olarak tanımladı.
Cinsiyet farklarına dayalı toplumsal iktidar ilişkilerini anlama çabası, sadece kadınların erkekler tarafından ezilmesi ve ikincilleştirilmesine yol açan partiaki kavramı ile değil, erkeklerin bu iktidar ilişkilerini nasıl sürdürüp yeniden üretebildiğine ilikin soruların sorulmaya başlamasıyla ve toplumsal cinsiyet kavramının kuramsal alanda yol gösterici hale gelmesiyle daha da gelişip güçlendi. Egemen erkeklik tarzları ile iktidar ilişkileri arasında bağ kuran bir açıklama geliştirme gereği ve bütün erkeklerin bu iktidar örüntüleri ile olan ilişkilerine olan mesafesini anlama isteği hegemonik erkeklik kavramının gelişimine yol açtı.(Sancar, 2009, s.31 )   

Hegemonik Erkeklik
  
  Connell, Gramsci’nin Hegemonya kavramını temel alarak ‘’Hegemonik Erkeklik’’ kavramını geliştirir. Connel’e göre Hegemonik erkeklik erkeklerin kadınları üzerindeki küresel egemenliğini ifade eder. Hegemonik erkeklik kavramında ‘’hegemonya’’ (terimin ödünç alındığı  Gramsci’nin İtalya’daki sınıf ilişkileri analizlerinde söz konusu olduğu gibi ) acımasız iktidar çekişmelerinin ötesine geçerek özel yaşamın ve kültürel süreçlerin örgütlenmesine sızan bir toplumsal güçler oyununda kazanılan toplumsal üstünlüktür.(Connell, 2016, s. 246)
 Hegemonik erkeklik, iktidarı elinde tutan erkeklerin sahip olduğu erkeklik imgesi olarak ifade edilebilir. Bu beyaz, heteroseksüel, orta sınıfa mensup erkelerin temsil ettiği bir erkeklik imgesidir. Yani sayısal olarak küçük bir azınlığın imgesidir. Özekici’ye (2014) göre hegemonik erkeklik kavramı, sayıca küçük bir azınlık erkeğin bütün iktidar ve güç pozisyonlarını ellerinde tuttuğunu ve bunu nasıl meşrulaştırıp eril tahakküme dönüştürdüğünü ortaya koymaktadır. Hegemonik erkeklik kavramı sayıca bu küçük azınlığın nasıl güç ve iktidar pozisyonlarını elinde tuttuğunu açıklamaya çalışır. Hegemonik erkeklik yalnızca kültürel pratiklerden ortaya çıkmaz kurumlarda oldukça etkilidir.
Hegemonik erkeklik kendi varlığını sürdüren ve sadece kültürel pratikler, geleneksel alışkanlıklar içinde gömülü olan ‘’erkeklik refleksleri’nden ve davranışlardan doğmaz. Hegemonik erkekliği üreten olmazsa olmaz kurumların varlığı önemlidir; devlet, yasalar, ticari şirketler, işçi sendikaları, heteroseksüel aile, ulusal ordu gibi kurumlar sayesinde ekonomik ve kamusal faaliyetler homofobik- heteroseksüsel erkeklik değerleri ile yoğunlaşarak meşru ve arzulanır ilan edilip ödüllendirilir. (Sancar, 2009, s. 32)    

Soğuk’ un Öyküsü
  
  Bala Bey demiryollarında yol çavuşluğu yapmaktadır. Kars’ın bir kasabasında yaşamaktadır. Evlidir ve iki kız çocuğu vardır. Eşi Fincan hamiledir. Bala Bey’in kardeşi Enver ile eşi Fincan’ın kardeşi yakın bir zaman sonra evlenecektir. Enver küçük bir dükkan işletmektedir. Aynı zamanda dengesiz, kaba ve kavgacı birisidir. Bala Bey kardeşinin düğün gecesinde arkadaşı Abbas’ın ısrarı üzerine pavyona gider. Pavyonda sex işçisi İrina ile birlikte olur. İrina iki ablası ile birlikte sex işçiliği yapmaktadır. Zaman geçer. Bala Bey İrina’yı unutamaz. Sürekli İrina’nın yanına gider. İrina’ya aşık olur. İrina ise yakın bir zamanda Türkiye’den gitmeyi planlamaktadır. Bala Bey yolda bir köprünün yıkıldığı söylerek İrina’nın gittiği treni durdurarak İrina’nın gitmesine engel olur. Bir gece Enver iki arkadaşı ile birlikte İrina ve ablalarını bir eve götürür. Evde İrina ve ablalarının sevişmesini ister ancak İrina ve ablaları kabul etmez. Aralarındaki tartışma kavgaya dönüşünce Enver İrina’nın büyük ablası Olga’yı öldürür. Ardından İrina ve diğer ablasını. İrina’nın Enver ile gittiğini öğrenen Bala Bey arkalarından gider. Yolda Enver ve arkadaşları ile karşılaşır. İrina ve ablalarını öldürdüklerini anlayınca kardeşi Enver’i demiryoluna bağlar. Enver trenin altında kalırken ağlayan bir bebek sesi duyulur. Bala Bey’in karısı doğum yapar.

Filmin Künyesi

Senaryo ve Yönetmen : Uğur Yücel
Yapımcı: Erol Avcı
Görüntü Yönetmeni: Emre Tanyıldız
Süre: 105 dk
Oyuncular: Cenk Medet Alibeyoğlu(Bala Bey), Ahmet Rıfat Şungar(Enver), Valeria Skorokhodova(İrina), Şebnem Bozoklu(Boncuk), Ezgi Mola(Boncuk), Rıza Sönmez (Abbas) Yulia Erenler (Olga)
Yapım yılı: 2013

Soğuk (2013)

 Yukarıda yaptığımız hegemonik erkeklik tanımlamasında sayıca küçük bir azınlık olan heteroseksüel, beyaz ve orta sınıf erkeğin, erkeklik imgesi olduğunu belirtmiştik Ancak Soğuk filmine baktığımızda buradaki erkeklerin bu genellemeye uymadığını görürüz. Bala Bey demiryollarında işçidir. Kardeşi Enver ise küçük bir dükkan işletmektedir. Soğuk filmindeki diğer karakterlerde beyaz orta sınıf erkek tanımlamasına uymamaktadır. Ancak Sancar bu durumu şöyle açıklamaktadır;
  İktidarı elinde tutan erkek grubu sayıca çok azdır; ama bu durum geniş bir erkek kesiminin onayı ve suç ortaklığı ile beslenen hegemonik bir oluşumdur. Çünkü hegemnoik erkeklik pratiklerini onaylama, katılma ya da ses çıkarmama karşılığında farklı erkekliklere maddi kazançlar ve ayrıcalıklar sunulur. Eril fantaziler yoluyla zevk almayı odağına alan erkek eğlenceleri dünyasına katılma, kadınsı- eşcinsel erkekleri aşağılayıcı ve dışlayıcı davranma özgürlüğü, alt-sınıf erkeklerin kızgınlıklarını boşaltmak için barlarda, sokaklarda, futbol maçlarında taşkınlık yapmalarına hoşgörü gösterme, erkeklerin kadınlar üzerinde sağladığı iktidardan yararlanma gibi ayrıcalıklardır bunlar. (Sancar, 2009, s. 32)
  Connell, farklı erkeklikleri bir arada tutan şeyin kadınlar üzerinde kurdukları iktidar olduklarını söyler. Soğuk filmindeki tüm erkeklerin kadınlar üzerinde kurduğu bir iktidar mevcut. Erkekler arasındaki ilişkiler, kadınlar üzerinde kurdukları bu iktidar üzerinedir.
  Film karlı demiryolu görüntüsü ile açılır. Filmin ana karakteri olan Bala Bey’i ilk defa demiryolunda çalışırken görürüz. Akşam Bala Bey’i evde horozu severken görürüz. Bala Bey’in erkek çocuğu yoktur. Horoz erkekliğin ve erkeğin cinsel iktidarının bir sembolüdür. Filmin ilk dakikalarındaki bu sahne filmin teması üzerine ipucu verir.
  Filmin ilk yarısında olay örgüsü Bala Bey’in kardeşi Enver’in düğünü üzerine oturtulmuştur. Çağdaş hegemonik erkekliğin ayırt edici özelliği heteroseksüel oluşu ve aile kurumuyla sıkı sıkıya bağlı oluşudur. Engels’e göre karı-koca evliliği, tarihte asla erkekle kadının karşılıklı uzlaşması olarak girmez ve  hele en yüksek evlenme biçimi olarak asla kabul edilemez. Engel Ailenin Devletin ve Özel Mülkiyetin Kökeni adlı kitabında bu durumu şöyle açıklar;
Marx ve benim tarafımdan meydana getirilmiş, yayınlanmamış eski bir el yazmasında şu satırları buluyorum. İlk işbölümü, erkekle kadın arasında, döl verme bakımından yapılan iş bölümüdür. Ve şimdi ekleyebilirim: Tarihte kendini gösteren ilk sınıf çatışması, erkekle kadın arasındaki uzlaşmaz karşıtlığın karı-koca evliliği içindeki gelişmesiyle; ve ilk sınıf baskısı da dişi cinsin erkek cins tarafından baskı altına alınmasıyla düşümdeştir.  (Engels, 2010, s.78)
  Filmde Bala Bey’in eşiyle ilişkisi de bir baskı ve üstünlük ilişkisi üzerine kuruludur. Bala Bey eşini azarlamakta aşağılamakta sınırsız bir özürlüğe sahiptir. Yeri geldiğinde açıkça aldatacağını söyleyebilmektedir. Kardeşi Enver’in düğün gecesinde olduğu gibi. Karısının kendisini çağırıp uyarmasını hazmedemediği için karısına açık açık aldatacağını ima eder.
  Bala Bey ve arkadaşlarının düğün gecesi eğlenmeye gittikleri pavyondaki diyaloglarda dikkat çekilecek bir başka noktadır. Masa da erkek cinselliği, erkeklerin fantezileri hiçbir mahremiyet duygusu olmadan konuşulabilmektedir. Serpil Sancar’a göre erkeklik bir yönüyle her kadınla cinsel ilişkiye girebilecek kadar duygusuz olmayı gerektirir. Bu tür erkek cinselliği erkekler arasında bir mahremiyetin olmadığı övünme ve teşhir dolayımlı erkekler arası hiyerarşinin de bir yaratıcısıdır.
  Filmde dikkat çeken bir diğer sahne Enver’in kayınbabasının kızına öğüt verdiği sahnedir. Bu sahne habitus kavramıyla ilişkilendirilebilecek bir sahnedir.  
  Habitus bir tür modus operandi ya da toplumsal pratik biçim bireylerin kişisel tarihleri tarafından belirlenen bedensel eylemlerdir; özellikle de ‘’doğal davranışlar’’, bedensel ezberler, bedene yazılmış otomatik eylemlerdir; bir zihinsel durum olmaktan çok bedenin kendi toplumsal ezberleri olarak tanımlanabilir. Bedende depolanmış toplumsal olandır. Habitus toplumsalın beden üzerine bir dayatması ya da eylem programı olmaktan çok yaşayan organizmanın bir özelliğidir. Cinsiyet de temel bir habistus’tur.(Sancar, 2009, s. 193)  
Baba kızına;
-Bak kızım evine, yuvana sahip çıkacaksın, kaynatana kaynana saygılı olacaksın. Sakın bizim başımızı yere eğmeyeceksin. Analarımız eli öpülecek analardır.
Diyerek öğüt verir.
. Habitus kavramı daha önce Hegel tarafından kullanışmış olsa da bugün bilinen anlamı Bourdieu tarafından oluşturulmuştur. Hepimiz belli bir habitus içerisinde dünyaya geliriz. Baba içinde bulunduğu Habitus gereklerini kızına öğütler.
  Filmde erkeklerin kadınlara olan tahakkümü yalnızca evlilik ilişkisi ile sınırlanmaz. Sex işçileri de eril tahakkümün ezilen diğer tarafıdır. Sürekli mutlu ve eğleniyor görünmek zorundadırlar. Erkeklerin en bayağı espirilerine bile gülmek erkeleri her anlamda eğlendirmek zorundadırlar. Otel odasında dertleştikleri sahnede  onların iç dünyasına, psikolojilerine acılarına tanık oluruz. Üçü de Rusya’ya dönmenin hayalini kurmaktadır. Ancak burası filmin aksadığı noktalardan birisidir. Çünkü sex işçsi bu üç kardeş filmdeki diğer kadınlar gibi iki boyutlu ve çokça olması gerektiği/tahmin edildiği gibilerdir.
  Filmde dikkat çeken bir sahne de Bala Bey’in horozuna İrina’dan bahsettiği sahnedir. Bala Bey horozu babasının oğlu diye sevmektedir. Horoza, ben hiç yenilmediğini, hiç kimseden dayak yemediğini söyler. Sonra İrina’yı anlatmaya başlar. O bir kırlangıç olsa bende koca bir kartal olsam kanatlarımın altına alsam onu der.Türkçeyi iyi konuştuğundan bahseder. İrina’nın da onu görmesini istediğini söyler.
  Filmde dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta Bala Bey’in ve Enver’in eşleri arasında geçen konuşmalardır. Enver’in eşi cinsel ilişkiye girememelerinden kendisini sorumlu görmektedir. İkisi de aldatılma durumlarını içlerine sindirmişlerdir. Bala Beyin eşi kurtuluşu erkek çocuk doğurmakta görmektedir. Bala Beyin eşine davranışları ile İrina’ya davranışları da birbirine tamamen zıttır. Eşi içki içmemesi için her uyardığından dikkate almazken İrina’ya içki içmemeyi kendisi teklif eder. Burada eşi üzerinde kurduğu iktidarı İrina üzerinde kuramamış olması etkili olur.
  Connell, erkekliğin fiziksel anlamının, toplumsal pratiğin kişisel tarihi ve toplumdaki yaşam çizgisi aracılığıyla geliştiğini ifade eder. Erkekliğin fiziksel anlamı, boy pos şekli, tavır ve hareket alışkınlıkları, belirli fiziksel becerilere sahip olmayı, kişinin bedeninin çalışma ve cinsel ilişkilerdeki işleyiş biçimini içerir .(Özekici,2014, s.38) 
  Filmde dikkat çeken bir diğer nokta Enver’in evlendikten sonra cinsel iktidarsızlık yaşamasıdır. Enver yaşadığı cinsel iktidarsızlıktan eşini sorumlu tutar. Kötü davranmaktan dayak atmaya kadar götürür durumu. Bir gece eşi nerede iki gündür nerede olduğunu sorunca eşini döver kendisinden hesap soramayacağını karılığını yapıp evde oturması gerektiğini söyler. Bu şekilde kaybettiği erkeklik iktidarının sorumluluğunu kadına yükleyerek acısını  ondan çıkarır.
  Bala bey ile kardeşi Enver arasındaki ilişkide dikkat çekicidir. Bala bey Enver’i evlenmeden önce bir daha kimseyle dalaşmaması konusunda uyarır. Zaman geçer. Enver küçük bir anlaşmazlık yüzünden pavyonda bir adamla kavga eder. Adamın başına silah dayarken Bala Bey gelir. Enver’e tokat atar. Yere düşen Enver’i arkadaşları sakinleştirir. Erkekler sadece kadınları denetlemezler. Diğer erkekler üzerinde belirleyici olarak hegemonyalarını inşa ederler. Filmde Bala beyin kardeşi Enver üzerinde sürekli belirleyici kural koyucu olmak istemesinin nedeni bundan kaynaklanır.
  Filmdeki önemli bir diğer sahne Bala Bey ve İrina’nın otel otasında vedalaştığı sahnedir. Bu sahnede Bala Bey İrina ‘ya kendisiyle Gürcistan’a gelebileceğini söyler. Ancak İrina kabul etmez. Beni orada birisi bekliyor der. Bala Bey selam söyle o bayana belkide erkektir olsun yine selam söyle der. Bunun üzerine İrina çocuk sana benzesin der. Bala Bey erkek olursa bana benzer der. Yine  sahne de Anadolu’da ki eril zihniyetin bir yansımasıdır.
  Filmin sonunda Enver iki arkadaşıyla beraber İrina ve ablalarını alıp bir eve götürürler. Evde Enver İrina ve ablalarından birbirleriyle sevişmelerini ister. İrina ve ablaları kabul etmeyince kavga çıkar. Enver paranızı verdiysek işinizi yapıp sevişeceksiniz der. İrina ise sen işini yap deyince Enver deliye döner. Erkekliğine hakaret olarak kabul eder. İrinaya saldırır. Büyük ablası Olga, İrina’yı korumaya çalışınca Enver, İrina’nın büyük ablası Olga’yı başını duvara vurarak öldürür. Ardından İrina ve diğer ablasını silahla vurarak öldürür. İrina’nın Enverle gittiğini öğrenen Bala Bey peşlerinden gider. Enver’in İrina’yı öldürdüğü öğrenir. Ardından Enver’i tren yoluna bağlar. Tren Enverin üzerinden geçer. Bala Beyin karısı doğum yapar. Ağlayan bebek sesi eşliğinde Bala Bey karanlık tünelden içeri girer. Bu ataerkil düzen içerisine cinsiyetini bilmediğimiz bir bebek doğar.

Sonuç
  
  2013 yapımı Soğuk, görselliği, oyunculukları ve kurduğu başarılı atmosferle öne çıkan bir film. Filmde kadın erkek ilişkileri, erkekler arasındaki iktidar mücadeleleri, Anadolu’da kadının konumu, ataerkil düzen, ve hegemonik erkeklik gibi kavramlar sorgulanıyor. Film atmosferi, doğal oyunculukları ve doğal diyalogları ile dikkat çekiyor. Filmde Bala Bey ve kardeşi Enver karakteri başarılı bir şekilde çizilse de, film kadın karakter yaratımında başarısız kalıyor. Filmde ne Bala Bey’in ne Enver’in eşi ne İrina karakteri ne de İrina’nın ablaları üç boyutlu karakterler olarak çizilmemişlerdir. Filmin belki de en önemli çelişkisi de buradadır.
  Eksikliklerine rağmen Soğuk, Anadolu coğrafyasındaki erkek egemen sisteme ciddi bir eleştiri getiriyor.

Kaynakça
Connel, W. R. (1998). Toplumsal Cinsiyet ve İktidar. (Çev. Cem Soydemir). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Butler J. (2016). Cinsiyet Belası, (Çev. Başak Ertür), İstanbul: Metis Yayınları
Segal, L.(1992). Ağır Çekim Değişen Erkeklikler Değişen Erkekler.(Çev. Volkan Ersoy). İstanbul: Ayrıntı Yayınları
Sancar S. (2015) Erkeklik: İmkansız İktidar, İstanbul: Metis Yayınları.
Engels, F.(2010)  Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni İstanbul: Sol Yayınları
Özekici, M.(2014) Türkiye’de Hegemonik Erkeklik Olgusu ve Serdar Akar Filmleri. Yayımlanmamış Master Tezi Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul
Kabadayı, L.(2004). Toplumsal Cinsiyet ve Film. Yayımlanmamış Doktora Tezi Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İzmir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder