22 Aralık 2016 Perşembe

It's a Free World: Ataerkil İktidarın Angela Üzerine Tahakkümü



          

İngiliz yönetmen Kenneth Loach 17 Haziran 1936 yılında doğdu. Emekçi bir ailenin çatısı altında büyümesi çektiği filmlerinin konusunu biçimlendiren sebeplerden biridir. Ken Loach çektiği filmlerde çoğunlukla toplumsal meseleleri, sınıf çatışmalarını konu edinmiştir. Ken Loach’ın en önemli amacının “gerçek insanları ekrana çıkarmak ve onların günlük yaşamlarındaki dramını göstermek” (Loach, 2016) olduğunu söyler. Bunun için sinemanın hala geçerli bir yol olduğunu belirtir. “Sayısal kameralar, Internet, yayın akışı ve televizyon gibi araçlarla filmleri göstermenin yolları elbette değişti. Ancak –görüntü ve sesi ifade eden- aracın doğası her zaman aynı: Bir şeyleri mümkün kılmak. Bu kadar.”  (Loach, 2016)

İnceleyeceğimiz film, Paul Laverty’nin senaryosunu yazdığı, Ken Loach’ın yönetmenliğini yaptığı “It’s a Free World” Türkiye’de “İşte Özgür Dünya” adıyla yayınlanmıştır. Günümüzde de devam eden Loach & Laverty iş birliğinin dokuzuncu filmidir. 

Özet
Film başrolüne bir kadın karakterini alan It’s a Free World, İngiltere’de geçer. Angela, özel bir işçi bulma firmasında çalışır. Hırslı bir kadındır. Angela’nın çalıştığı İstihdam şirketi, Polonya’da göçmen işçi almaktadır. Angela olası göçmen işçilerle görüşmektedir. Angela iş çıkışı arkadaşları ve patronlarıyla gittikleri bir barda patronunun cinsel tacizine uğrar. Angela patronunun tacizine karşı verdiği tepkiden sonra İngiltire’ye dönüşte işinden olur. Bunun üzerine Angela, yeni bir iş bulmak yerine kendi işini kurmaya karar verir. Bu kuracağı iş için kendine ortak olarak Rose’u ikna eder. Rose üniversite mezunu olmasına karşın bir çağrı merkezinde kötü koşullarda çalışmaktadır. Angela’nın aksine risk almaktan hoşlanmayan bir kadındır. Ve ahlak anlayışını ön planda tutar. İki arkadaşın birlikte kurdukları “Angie ve Rose İş Bulma Şirketi” altı ay içinde büyük başarı elde eder. İlk zamanlar deneme amaçlı kaçak olarak sürdürdükleri iş beklenmedik bir şekilde kar sağlayınca Angela arkadaşı Rose ve ailesinin uyarılarına dikkat etmeden, daha fazla kazanç için düşüncelerinden ödün vermeye başlar. Önceleri illegal yaşayan İranlı ailenin iş ve barınacak bir yer bulan yardım eden Angela onların kaldıkları karavan kenti göçmen bürosuna ihbar edecek kadar ileri gider. Çünkü Ukrayna’dan gelecek olan illegal göçmenleri buraya yerleştirecektir.

Künye
Yönetmen : Ken Loach
Senaryo:  Paul Laverty
Görüntü yönetmeni: Nigel Willoughby
Montaj: Jonathan Morris
Müzik: George Fenton
Oyuncular: Kierston Wareing, Julliet Ellis, Leslaw Zurek, Joe Sifflet, Davoud Rastgou …
Süre: 1 saat 36 dakika
Yapım Yılı: 2007
Karakterler

Angela: Özel bir şirkette satış temsilcisi olarak çalışmaktadır. 33 yaşındadır ve bir oğlu vardır. Hırslı ve risk almaktan çekinmeyen, cinsel yaşamını özgürce sürdürebilen bir kadındır. Sürekli farklı işlerde çalışmıştır.  Angela’nın boşandığı kocasını film boyunca göremeyiz.

Rose: Angela’nın ev arkadaşıdır. Angela’ya zıt bir karakterdir. Tedbirlidir, risk almayı sevmez, çekingen ve Angela’ya nazaran ahlaki özelliklerini ön planda tutar.

Jamie: Angela’nın oğlu olan Jamie sorunlu bir çocuktur. Jamie’yi gördüğümüz ilk sahne sınıf arkadaşının çenesi kırdığı için Öğretmeni tarafından sorgulandığı sahnedir. Anngesinin iş durumundan dolayı büyükannesi ve büyükbabasıyla yaşamaktadır. Babası ona ilgi göstermez. Angela’nın anlattığı kadarıyla babası, 25 yaşında keyfi olarak emekli olmuş televizyonda gündüz kuşağı programlarını izleyen bir adamdır.

Mr. Doyle: Angela’nın babasıdır. Annesine nazaran kızıyla iletişimi daha sağlıklıdır. Sosyal demokrattır. 30 yıl boyunca aynı işte çalışmasından düzenli bir hayatı olduğu çıkarımı yapılabilir.

Mrs. Doyle: Angela’nın eşidir. Tek bir sahnede görürüz. Kızına düzenli bir işte çalışıp oğluyla daha fazla ilgilenmesi için baskı yapar.

Carol: İlk sekansta karşımıza istihdam şirketinde göçmen işçilerden biri olarak görürüz. Görüşme sırasından Angela’ya yaptığı espri Angela’nın ilgisini çeker ve akşamında karşılaştıkları barda yakınlaşırlar. Ardından Angela, şirket patronları tarafından uğradığı taciz sonrası, Carol ile tek gecelik bir ilişki yaşar. Angela çalıştığı şirketten kovulduktan sonra Carol ile bir kez daha karşılaşır. Carol, Angela’nın çalıştığı şirket tarafından dolandırılmıştır. Bu yüzden Angela’ya soğuk davranır. Ama Angela’nın da şirketten kovulduğunu öğrenmesiyle ona olan tutumunu değiştirir. Carol Angela’yla konuşurken, minibüsünü kaçırır. Bunun üzerine Angela onu motoruyla kaldığı yere götürür. Yaşadığı yer göçmenlerin kaldığı karavanlarla dolu mini bir mahalledir. Carol buradakilerin çoğunun kaçak işçi olduğunu söyler. Carol’un amacı istediği miktarda parayı biriktirince ülkesine Polonya’ya dönmektir.

Mahmoud: İranlı bir mültecidir. Mahmoud iki çocuklu bir ailenin babasıdır. Ailesiyle birlikte soğuk bir depoda yaşarlar. Angela, aileyi kısa bir süreliğine kendi evine götürür. İngiltere’de sığınma hakkı talep eden Mahmoud reddedilmiştir Mahmoud sadece bir mülteci değil, ülkesinden siyasi olaylar yüzünden kaçmış bir entelektüeldir. Mahmoud’un babası İrandaki seçilmiş ancak sonradan düşürülen başbakanı desteklediği için tutuklanmıştır. Mahmoud istemsiz bir şekilde Angela’nın karakterindeki dramatik değişikliğin nedenlerinden biri olacaktır.

Olay Örgüsü

İngiltere’den gelen İstihdam şirketi, Polonya’dan göçmen işçi toplamaktadır. Angela, bu kurumda olası mavi yakalılarla görüşen, beyaz yakalı bir işçidir.  Polonya’da çalıştıkları gün sonu iş arkadaşları ve patronlarıyla birlikte bir bara gitmişlerdir. Angela bu mekânda, İngiltre’ye gelmek için iş başvurusunda bulunan Carol ile sohbet etmektedir. Ancak mekânın diğer ucundaki masada oturan patronları, Angela’nın onlarla birlikte oturmasını isterler. Angela, Patronların yanına gittiğinde ise tacize uğrar ve bu tacize tepki gösterip masadan ayrılır. Sonrasında Carol ile tek gecelik bir ilişki yaşar. Bu ilişkiyi talep eden beklendiği üzere Carol değil Angeladır.
Angela Polonya dönüşünde işten çıkartıldığını öğrenir. Bu durum onda hayal kırıklığı yaratır çünkü 3 ay içerisinde müdür yardımcısı olacağına dair vaatte bulunulmuştur. Bununla birlikte yaklaşık 12 bin pound borcu ve çok sayıda kredi kartı borcu vardır.
Kısa sürede kara geçecek Kendi istihdam şirketini kurmaya karar verir: Angie ve Rose İstihdam Şirketi.
İki kadın şirketi kurmuştur. Rosie şirketin internet üzerinden tasarımıyla ilgilenirken; Angela işçiye ihtiyacı olan şirketlerle, fabrikalarla görüşmeye başlar. Bu görüşmeler için kendine bir motosiklet ayarlamıştır. 
Angela bir fabrikada çalışan Tone ile işçiler hakkında görüşürken Tone, Angela’ya istediği işçinin özelliklerinden bahseder. Söz konusu işçiler kayıtsız şartsız emirlere uymasını istemektedir. Ancak çalışma izni olan, yasal belgelere sahip olan işçiler olmayanlara nazaran haklarını aramak için daha elverişlidir. Ve bu tür işçiler fabrikada oldukça boldur Bu yüzden Tone, eksik, hatalı ya da sahte belgelere sahip işçileri istemektedir. İllegal göçmenlerin sömürülmesi yasal olanlara göre daha kolaydır. Tone bu durumu Angela’ya çıtlatır. Ancak Angela bu riski almayı reddeder. Bunun üzerine Tone İnsan kaçakçılığı yüzünden dava açılan bir mafya babasından bahseder. Mafya babasının sadece ihtar mektubu aldığını anlatır.
Hızlı ilerleyen şirketlerinin henüz yasal düzenlemesi yapılmamıştır. Bu yüzden vergi ödemeye başlamamışlardır. Kazandıkları parayı aklamak için, Angela ortağı Rose’nin üzerine bir kafe açmaya karar verir. Angela’yı çalıştığı yere torunuyla birlikte ziyarete gelen baba, kızının işçilere karşı aşağılayıcı tavırları karşısında hayal kırıklığına uğrar.
Angela acıdığı için, belgeleri eksik olsa da Mahmoud’a iş bulmaya karar verir. Mahmoud ile birlikte birkaç kişiye daha sahte pasaportlar ayarlayarak onları işe sokar. Her ne kadar bunu Mahmoud’a yardım etmek için yapıyor olsa da akabinde bu işi ilerletir ve bu şekilde daha fazla para kazanmaya başlar. Bu noktada Tone’un ona verdiği mafya örneği Angela’yı cesaretlendirir. Rose bu durumdan dolayı ortaklığı bitirmeye karar verse de Angela, aynı mafya örneğini Rose’ya da vererek onu ikna eder. Bu noktadan sonra Angela büyük patronların, işçileri sömürmesinde bir aracı olacaktır.
Angela’nın fabrika için ayarladığı işçiler maaşlarını alamamaktadır. Derek’ten alınan 40 bin sterlinlik çek karşılıksız çıkmıştır bu karşılıksız çıkan ikinci çektir. Derek bunun sorumlusunun patronları olduğunu söylese de bu açıklama Angela’nın başına aldığı dert için geçerli bir mazeret olmaz. Angela’nın şirketi henüz yasallaşmadığı için herhangi bir yere şikayette de bulunamaz. Çalışanlar ise Angela’ya isyan etmektedir. Angela sorun yaşadığı işçilerden biri tarafından fiziksel saldırıya uğrar, aynı günün gecesinde ise pencerelerine üzerinde “thief” yazılı bir taş atılır.
Bir fabrikada çalıştırmak için Ukrayna’dan 45 adet işçi getirtecek olan Angela ve Rose’un çalışanlar için kalacak yer bulması gerekmektedir. Angela göçebe işçilerinin kamp kurduğu yere gelir, Angela önce boş karavan arar. Aradığı karavanı bulamayan Angela, arabasına döner ve göçmen bürosuyla telefon görüşmesini yapar. Kamptaki göçmenlerin çoğunun belgelerinin eksik olduğunu ve kaçak durumda olduklarını bilen Angela kampı ihbar eder. Amacı Kampın boşaltılmasını sağlayıp getirteceği göçmen işçileri buraya yerleştirmektedir. Kampta Mahmoud ve ailesi de yaşamaktadır. Rose Angela’daki değişime dayanamaz ve Angela ile olan ortaklığını bitirir.
Angela borçları yüzünden bu seferde çocuğu kısa bir süreliğine borçlu olduğu işçiler tarafından alıkonulur. Film bunu yapan işçi karakterleri kötü göstermez. Çocuğu bir şekilde kandırarak Angela’yı oğlunun kaçırıldığı düşünmesini sağlar. Angela’nın borçlu olduğu birkaç işçi maskelerle evi basar ve Angela’yı sandalyeye bağlar. Ardından evdeki parayı alırlar ve geri kalanını ödemezse olacaklar hakkında uyarırlar.
Filmin sonuna geldiğimizde Angela, göçmen işçi getirmek için asistanlarıyla birlikte birlikte Ukrayna’ya gitmiştir Artık ilk sahnede gördüğümüz şirketten bir farkı kalmamıştır. Filmin son sekansı da ilk sekans gibi bir istihdam şirketinden geçer. Bu noktada daire Angela’nın sınıf atlamasıyla tamamlanmıştır.

Dişi Kuvvet: Angela’nın Özgürlüğü
Kadın, bilinen tarih boyunca toplumun çizdiği sınırlar içerisinde yaşamını sürdürmüştür. Erkeğin bakışı çerçevesinde kurulan bu düzende kadın genellikle erkek için bir nevi kateksis konumundadır. 20. yy’dan sonra sinemanın bu inşa sürecine katkısı büyüktür.
Ken Loach’ın yönetmenliğini yaptığı It’s a Free World (2007) filmi Ataerkil bir dünya içerisinde kendi düzenini kurmaya çalışan Angela’nın İşçi sınıfından orta sınıfa atlarken izlediği yolu ve karakterinin dönüşümü gözler önüne seriyor. Bu dönüşüm sonucunda Angela büyük patronların, işçileri sömürmesinde bir aracı olacaktır.
 “Kadınlar, 'erkek olmayan' şeklinde negatif temsil edilmektedir; film metinlerinde 'kadın gibi kadın' hali görülmez. Dahası, klasik sinemanın gereklerinden olan gerçekmiş gibilik kuralı, seyircilerde 'kadın' göstergesinin temsiline dair saf bir inanış yaratmaktadır. Başka bir deyişle, sinema, kadının doğal, gerçekçi ve çekici olarak inşa edilmiş imgelerini sunar ve temsil” (Smelik, 1998, s. 4)    
Bu bölümde Angela’ya biçilmeye çalışılan rol ve onun seçimi, bu seçimler sonucu hayatındaki ve karakterindeki değişiklikler tartışılacaktır. İncelediğimiz filmde Ken Loach, kadın karakterleri merkeze alarak etken bir role getirir. Angela, iş hayatını ve cinsel yaşamını kendi kararlarına göre yönetmektedir. Rose, Angela’ya göre daha çekingen olsa da ona uymaktadır. Her ne kadar iş hayatında özerkliğini kazansa da büyük patronlara bağımlıdır. “Ezilenler yöneticilerin direktiflerini yerine getirebilecek ölçüde uyanık olmak zorunda olduklarından, onlara meydan okuyabilecek kadar da bilinçlidirler” (Eagleton, 1996, s. 72) Angela çalıştığı sayısız meslekte belli bir tecrübe edinmiştir. Bu tecrübe sonucu oyunun kurallarına aşinadır. Angela, sürekli iş değiştirmekten ve çalıştığı işlerde tahakküm altında kalmaktan bıkmıştır.  
Sherry Wolf’un tesbitine göre “Erkekler, evlerini fabrika ve bürolarda çalışmak üzere terk ettiklerinde, kadınların çocuk doğurma ve evi çekip çevirme rolü tıp uzmanlığının yeni kadın cinsiyeti idealini bakıcı ve maddi ve toplumsal idame için erkeklere bağımlı olarak şekillendirmesini sağladı.” (Wolf, 2009, s. 33) Bu bağlamda; Angela’nın aile yaşamını irdelersek, toplumsal normlardan farklı davrandığını görebiliriz. Kocasından ayrılmıştır ve çocuğunun bakımını üslenmez. İstediği miktarları kazanmaya başlayınca oğlu Jamie’yi yanına aldıracaktır. Ancak Angela’nın annesi, Angela’nın Jamie’yi yanına almak için istediği süreye güvenemez ve bu süreyi sürekli ertelemesinden dolayı kızını eleştirir. Angela’nın düzenli bir işe girerek düzenli bir hayata geçmesi gerektiğini düşünmektedir. Bu süre boyunca gerek ailesince gerek de Jamie’nin okulundaki yetkililerce yargılanır.
“Rol kavramlarının toplumsal cinsiyet uyarlamalarının çoğu farklı tipte oluyor. Bu uyarlamaların ana fikri ise erkek veya kadın olmanın anlamı, kişinin cinsiyetiyle belirlenen genel bir rolün canlandırılmasıdır, yani “cinsiyet rolü”. Buna bağlı olarak belirli bir bağlamda her zaman için iki cinsiyet rolü mevcuttur: “Erkek rolü” ve “kadın rolü”.  (Cornell, 1987, s. 85)
“Erkek rolü” ve “Kadın rolü” kendi içerisinde sınıflara ayrılır. Bunlardan birisi, kadına biçilen en önemli rollerden biri olan “Annelik rolü”dür Angela sahip olduğu bu role karşı çok ilgili değildir. İş yaşamındaki hırsı ise oğluna karşı özellikle de annesinin ve Jamie’nin okulunun hissettirildiği sorumluluğun önüne geçmiştir. Kariyerine odaklanan Angela’nın oğlu Jamie ile Büyükanne ve büyükbaba ilgilenmektedir. Jamie’nin annesinden uzak oluşu ve gerçek bir babaya sahip olmaması onu problem çıkartan bir çocuk konumuna getirmektedir. Mr. Doyle, Jamie’deki baba boşluğunu doldurur. Angela’ya karşı anlayışlı bir baba olan Mr Doyle küçümsenen bir baba figürü olmasının yanı sıra Angela’nın hiç dinlemediği vicdanı yerine de değerlendirebiliriz.
Rose’un evden ayrılmasıyla birlikte, oğlu Jamie birkaç günlüğüne Angela’nın evine gelir. İstediği piza siparişini verir ve annesiyle birlikte tipik bir aksiyon filmi izlerler. Angela oğluyla fazla görüşemediği için beraber geçirdikleri zamanda Jamie’yi mümkün olduğunca serbest bırakmaktadır.
Filmin ilk sahnesinde Angela bir çalışan olarak edil bir karakterdir.  Ancak bu edilgenliği patronunun tacizinden sonra bırakır. Bu yüzünden işten atılan Angela artık kendi bağımsızlığını kazanmak istemektedir. Kazandığı deneyimlerden de cesaret alarak Rose ile birlikte kendi istihdam şirketini kurarlar.  “ANGIE & ROSE RECRUITMENT” Şirketin logosu, gökkuşağı önünde siyah motoruna binmiş, siyah deri kıyafetler giymiş bir kadındır. İstihdam şirketinin iki çalışanı da kadınlardır. Barının arka bahçesini veren Andy ve tercümanlık yapan Carol ise bu iki kadının yardımcıları konumundadır.
 “Erkekçil kültürde kadın bedeni cinsel kimliği değil, yalnızca kadınsılık olarak eril özne karşısında üstlendiği ayırt edici görevi temsil eder.” (Smelik, 1998, s. 162) Ancak bu durum Ken Loach’ın filminde daha farklı uygulanmıştır. Angela istihdam şirketinde çalışırken patronları tarafından cinsel bir haz nesnesi olarak görülse de; kendi şirketini kurduktan sonra Angela’nın üzerinde belirgin bir erkek tahakkümü göremeyiz. Yani bir işçiyken kadınlığından dolayı bir dezavantaj söz konusuyken; Patron olduğunda bu durum tersine döner. Angie ve arkadaşı Rose’un birlikte gittikleri barda kendilerine sex yapmak için uygun arkadaş bulamadıklarında akıllarına gelen iş buldukları göçmenlerdir. Bir mesajla birkaç göçmen işçiyi evlerine getirebilirler. Bu noktada “etken” olan kadınken “edilgen” olan erkektir. Ancak gene de iş hayatında fabrika sahiplerinin, büyük şirket sahiplerinin tahakkümü altındadır. Fabrikada şef olarak çalışan Derek bu konu hakkında Angela’yı uyarır. Derek, Angela’nın başarısız olacağına inanmaktadır. Ancak, Angela’ya olan güvensizliğinin nedeni Angela’nın kadın olmasından çok karşısında örgütlü bir yapı ve büyük patronlar olmasından dolayıdır. Biz bu yapıyı somut olarak film boyunca göremeyiz. Ancak sebep oldukları maddi sorunlar filmi dolayısıyla Angela’nın karakterini şekillendirir. Angela’nın Derek’ten aldığı çeklerin karşılıksız çıkması gibi… Öte yandan Angela’nın kadınsılık özelliklerini yarar getiren yanlarıyla filmde karşılaşırız. Angela’nın kadınsılığı onun Fabrikadaki şefleri ikna etmesinde işini kolaylaştırır. Örnek olarak şirketini tanıtmak için gittiği bir görüşmede, deri ceketinin önünü açarak erkeklerin bakışını ortaya çıkarttığı göğüslerinin üzerine alır ve bu şekilde ikna etmesi kolaylaşır. Bu noktada Angela, erkek bakışını kendi amaçları adına kullanmaktadır. Angela’nın işleri ilerledikçe, karakterinin bünyesinde bulunan işçilerinin aleyhine olacak şekilde değiştiğini görürüz. Artık işçi adaylarını dış görünüşlerine göre yargılamakta ve onları kovmaktadır. Filmin ilerleyen her sahnesinde “patron” sıfatına daha da yaklaşır. Karşılıksız çıkan çekler akabinde işçilerle yaşadıkları sorunlar ise Angela’yı daha saldırgan ve soğukkanlı bir karaktere dönüştürür.

Sonuç Yerine

Film önce Kadın karakter olan Angela’ya sempati duymamızı sağlar, aile yaşamındaki zorluklara şahit olmamız ve büyük patronlara karşı verdiği imkânsız savaş ona olan sempatimizi arttırır. Angela alıştığımız erkek karakterlerindeki etkin kişiliğe sahiptir. Dolayısıyla bu filmde Olaylara yön verebilen bir kadın odağa alınmıştır. Angela Hollywood’da 70’li yıllarda ortaya çıkan ve günümüz popüler sinemasına kadar uzanan yeni kahraman temsilleriyle başta savaşçılık ve girişimcilik olmak üzere bir takım benzerlikler gösterir.  “Yeni kahramanlar çoğunlukla yönetimin gücüne karşı koyan ve devlet zorbalığına direnen girişimcilerdir.” (Ryan&Kellner, 1990) Angela yeni bir iş aramak yerine, kovulduğu sektöre dair bir iş kurarak bir nevi sektörün zorbalığına direnen bir girişimcidir.  
Angela’nın kazanma hırsı arttıkça insanlığından ödün vermektedir. Bununla birlikte karşılaştığı sorunlara verdiği tepkiler bizi Angela’dan yabancılaştırır. Dolayısıyla karakterle özdeşim kuramayız. Angela’nın sorunlarla baş etme tarzı, bir kahramandan çok bir insanın tarzına benzemektedir. Etken, güçlü bir kadın figürü olan Angela, kendi yaşamını kontrolüne almaya karar verse de kısa süre içerisinde kapitalizmin büyüsüne kapılır. Standart bir beyaz yakalı işçi olan Angela filmin sonunda sınıf atlar ve patron konumuna gelir. Bu noktaya gelmek için karakterinden önemli ödünler verir. Angela’nın kendine biçtiği rol bir illüzyondur. “Cinsiyete dayalı işgücü kadını edilgen olarak konumlandırıp, erkek ve kadın kategorileri arasında üretim ilişkileri aracılığıyla bir cinsiyet hiyerarşisi oluşturur.” (Connell,1998, s.64) Angela, her ne kadar özerkliğini kazanmış gibi gözükse de bu sınırlar gene patron sınıfınca çizilmiş sınıflardır. Angela’nın fabrika için bağlantı kurduğu kişiler erkektir. Söz konusu patronlar filmde gösterilmese de cinsiyetinin erkek olduğunu Derek’in sözlerinden anlarız “ Şu rakip olduğun heriflere bir baksana? Onlar gerçek manada organizeler.  Banka hesapları var, müşteri portföyleri var. Her şeyleri var. Senin hiçbir şeyin yok.” Bu bağlamda film boyunca Angela motorunda gezen özgür bir kadın temsili olarak karşımıza çıksa da büyük patronlardan oluşan erkeklerin tahakkümü altındadır. Ve kullandığı yasadışı göçmenlerle bu tahakkümü daha da güçlendirir. Bu noktada Angela sahip olduğu sınıfın gereklerini yerine getirerek Patronların işini kolaylaştırır. Filmin sonu açık uçlu olmakla birlikte, Ana karakterin ne kadar güçlü olursa olsun sistem karşısında edilgen olduğuna dair ikna oluruz.

Kaynakça
Cornell, R.W. (1987). Toplumsal cinsiyet ve iktidar. İstanbul: Ayrıntı Yayınları
Eagleton, Terry. (2015). İdeoloji. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Loach, K. (2016). Ken Loach söyleşisi. 15 Aralık 2016 tarihinde http://www.avrupasinemasi.com/2016/09/30/ken-loach-soylesisi/ adresinden erişildi.
Ryan,M., Kellner,D. (2010). Politik kamera, çağdaş Hollywood sinemasının ideolojisi ve politikası. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Smelik, A. (1998). Feminist sinema ve film teorisi –ve ayna çatladı. İstanbul: Agora.
Wolf, S. (2009). Cinsellik ve sosyalizm. İstanbul: Sel Yayıncılık














Hiç yorum yok:

Yorum Gönder