İngiliz yönetmen Kenneth Loach 17 Haziran 1936 yılında
doğdu. Emekçi bir ailenin çatısı altında büyümesi çektiği filmlerinin konusunu
biçimlendiren sebeplerden biridir. Ken Loach çektiği filmlerde çoğunlukla
toplumsal meseleleri, sınıf çatışmalarını konu edinmiştir. Ken Loach’ın en
önemli amacının “gerçek insanları ekrana çıkarmak ve onların günlük
yaşamlarındaki dramını göstermek” (Loach, 2016) olduğunu söyler. Bunun için
sinemanın hala geçerli bir yol olduğunu belirtir. “Sayısal kameralar, Internet,
yayın akışı ve televizyon gibi araçlarla filmleri göstermenin yolları elbette
değişti. Ancak –görüntü ve sesi ifade eden- aracın doğası her zaman aynı: Bir
şeyleri mümkün kılmak. Bu kadar.” (Loach, 2016)
İnceleyeceğimiz film, Paul Laverty’nin senaryosunu yazdığı,
Ken Loach’ın yönetmenliğini yaptığı “It’s a Free World” Türkiye’de “İşte Özgür
Dünya” adıyla yayınlanmıştır. Günümüzde de devam eden Loach & Laverty iş
birliğinin dokuzuncu filmidir.
Özet
Film başrolüne bir kadın karakterini
alan It’s a Free World, İngiltere’de geçer. Angela, özel bir işçi bulma
firmasında çalışır. Hırslı bir kadındır. Angela’nın çalıştığı İstihdam şirketi,
Polonya’da göçmen işçi almaktadır. Angela olası göçmen işçilerle görüşmektedir.
Angela iş çıkışı arkadaşları ve patronlarıyla gittikleri bir barda patronunun
cinsel tacizine uğrar. Angela patronunun tacizine karşı verdiği tepkiden sonra
İngiltire’ye dönüşte işinden olur. Bunun üzerine Angela, yeni bir iş bulmak
yerine kendi işini kurmaya karar verir. Bu kuracağı iş için kendine ortak
olarak Rose’u ikna eder. Rose üniversite mezunu olmasına karşın bir çağrı
merkezinde kötü koşullarda çalışmaktadır. Angela’nın aksine risk almaktan
hoşlanmayan bir kadındır. Ve ahlak anlayışını ön planda tutar. İki arkadaşın
birlikte kurdukları “Angie ve Rose İş Bulma Şirketi” altı ay içinde büyük
başarı elde eder. İlk zamanlar deneme amaçlı kaçak olarak sürdürdükleri iş
beklenmedik bir şekilde kar sağlayınca Angela arkadaşı Rose ve ailesinin
uyarılarına dikkat etmeden, daha fazla kazanç için düşüncelerinden ödün vermeye
başlar. Önceleri illegal yaşayan İranlı ailenin iş ve barınacak bir yer bulan
yardım eden Angela onların kaldıkları karavan kenti göçmen bürosuna ihbar edecek
kadar ileri gider. Çünkü Ukrayna’dan gelecek olan illegal göçmenleri buraya
yerleştirecektir.
Künye
Yönetmen
:
Ken Loach
Senaryo: Paul Laverty
Görüntü
yönetmeni: Nigel Willoughby
Montaj:
Jonathan
Morris
Müzik:
George
Fenton
Oyuncular:
Kierston
Wareing, Julliet Ellis, Leslaw Zurek, Joe Sifflet, Davoud Rastgou …
Süre:
1
saat 36 dakika
Yapım
Yılı: 2007
Karakterler
Angela: Özel bir
şirkette satış temsilcisi olarak çalışmaktadır. 33 yaşındadır ve bir oğlu
vardır. Hırslı ve risk almaktan çekinmeyen, cinsel yaşamını özgürce
sürdürebilen bir kadındır. Sürekli farklı işlerde çalışmıştır. Angela’nın
boşandığı kocasını film boyunca göremeyiz.
Rose: Angela’nın ev arkadaşıdır. Angela’ya zıt bir karakterdir.
Tedbirlidir, risk almayı sevmez, çekingen ve Angela’ya nazaran ahlaki
özelliklerini ön planda tutar.
Jamie: Angela’nın oğlu olan Jamie sorunlu bir çocuktur. Jamie’yi
gördüğümüz ilk sahne sınıf arkadaşının çenesi kırdığı için Öğretmeni tarafından
sorgulandığı sahnedir. Anngesinin iş durumundan dolayı büyükannesi ve
büyükbabasıyla yaşamaktadır. Babası ona ilgi göstermez. Angela’nın anlattığı
kadarıyla babası, 25 yaşında keyfi olarak emekli olmuş televizyonda gündüz
kuşağı programlarını izleyen bir adamdır.
Mr. Doyle: Angela’nın babasıdır. Annesine nazaran kızıyla iletişimi
daha sağlıklıdır. Sosyal demokrattır. 30 yıl boyunca aynı işte çalışmasından
düzenli bir hayatı olduğu çıkarımı yapılabilir.
Mrs. Doyle: Angela’nın eşidir. Tek bir sahnede görürüz. Kızına düzenli
bir işte çalışıp oğluyla daha fazla ilgilenmesi için baskı yapar.
Carol: İlk sekansta
karşımıza istihdam şirketinde göçmen işçilerden biri olarak görürüz. Görüşme
sırasından Angela’ya yaptığı espri Angela’nın ilgisini çeker ve akşamında
karşılaştıkları barda yakınlaşırlar. Ardından Angela, şirket patronları
tarafından uğradığı taciz sonrası, Carol ile tek gecelik bir ilişki yaşar.
Angela çalıştığı şirketten kovulduktan sonra Carol ile bir kez daha karşılaşır.
Carol, Angela’nın çalıştığı şirket tarafından dolandırılmıştır. Bu yüzden
Angela’ya soğuk davranır. Ama Angela’nın da şirketten kovulduğunu öğrenmesiyle
ona olan tutumunu değiştirir. Carol Angela’yla konuşurken, minibüsünü kaçırır.
Bunun üzerine Angela onu motoruyla kaldığı yere götürür. Yaşadığı yer
göçmenlerin kaldığı karavanlarla dolu mini bir mahalledir. Carol buradakilerin
çoğunun kaçak işçi olduğunu söyler. Carol’un amacı istediği miktarda parayı
biriktirince ülkesine Polonya’ya dönmektir.
Mahmoud: İranlı bir mültecidir. Mahmoud iki çocuklu bir ailenin
babasıdır. Ailesiyle birlikte soğuk bir depoda yaşarlar. Angela, aileyi kısa
bir süreliğine kendi evine götürür. İngiltere’de sığınma hakkı talep eden
Mahmoud reddedilmiştir Mahmoud sadece bir mülteci değil, ülkesinden siyasi
olaylar yüzünden kaçmış bir entelektüeldir. Mahmoud’un babası İrandaki seçilmiş
ancak sonradan düşürülen başbakanı desteklediği için tutuklanmıştır. Mahmoud
istemsiz bir şekilde Angela’nın karakterindeki dramatik değişikliğin nedenlerinden
biri olacaktır.
Olay
Örgüsü
İngiltere’den gelen İstihdam şirketi,
Polonya’dan göçmen işçi toplamaktadır. Angela, bu kurumda olası mavi
yakalılarla görüşen, beyaz yakalı bir işçidir. Polonya’da çalıştıkları gün sonu iş
arkadaşları ve patronlarıyla birlikte bir bara gitmişlerdir. Angela bu mekânda,
İngiltre’ye gelmek için iş başvurusunda bulunan Carol ile sohbet etmektedir.
Ancak mekânın diğer ucundaki masada oturan patronları, Angela’nın onlarla
birlikte oturmasını isterler. Angela, Patronların yanına gittiğinde ise tacize
uğrar ve bu tacize tepki gösterip masadan ayrılır. Sonrasında Carol ile tek
gecelik bir ilişki yaşar. Bu ilişkiyi talep eden beklendiği üzere Carol değil
Angeladır.
Angela Polonya dönüşünde işten
çıkartıldığını öğrenir. Bu durum onda hayal kırıklığı yaratır çünkü 3 ay
içerisinde müdür yardımcısı olacağına dair vaatte bulunulmuştur. Bununla
birlikte yaklaşık 12 bin pound borcu ve çok sayıda kredi kartı borcu vardır.
Kısa sürede kara geçecek Kendi istihdam
şirketini kurmaya karar verir: Angie ve
Rose İstihdam Şirketi.
İki kadın şirketi
kurmuştur. Rosie şirketin internet üzerinden tasarımıyla ilgilenirken; Angela
işçiye ihtiyacı olan şirketlerle, fabrikalarla görüşmeye başlar. Bu görüşmeler
için kendine bir motosiklet ayarlamıştır.
Angela bir fabrikada
çalışan Tone ile işçiler hakkında görüşürken Tone, Angela’ya istediği işçinin
özelliklerinden bahseder. Söz konusu işçiler kayıtsız şartsız emirlere uymasını
istemektedir. Ancak çalışma izni olan, yasal belgelere sahip olan işçiler
olmayanlara nazaran haklarını aramak için daha elverişlidir. Ve bu tür işçiler
fabrikada oldukça boldur Bu yüzden Tone, eksik, hatalı ya da sahte belgelere
sahip işçileri istemektedir. İllegal göçmenlerin sömürülmesi yasal olanlara
göre daha kolaydır. Tone bu durumu Angela’ya çıtlatır. Ancak Angela bu riski
almayı reddeder. Bunun üzerine Tone İnsan kaçakçılığı yüzünden dava açılan bir
mafya babasından bahseder. Mafya babasının sadece ihtar mektubu aldığını
anlatır.
Hızlı ilerleyen
şirketlerinin henüz yasal düzenlemesi yapılmamıştır. Bu yüzden vergi ödemeye
başlamamışlardır. Kazandıkları parayı aklamak için, Angela ortağı Rose’nin
üzerine bir kafe açmaya karar verir. Angela’yı çalıştığı yere torunuyla
birlikte ziyarete gelen baba, kızının işçilere karşı aşağılayıcı tavırları
karşısında hayal kırıklığına uğrar.
Angela acıdığı için,
belgeleri eksik olsa da Mahmoud’a iş bulmaya karar verir. Mahmoud ile birlikte
birkaç kişiye daha sahte pasaportlar ayarlayarak onları işe sokar. Her ne kadar
bunu Mahmoud’a yardım etmek için yapıyor olsa da akabinde bu işi ilerletir ve
bu şekilde daha fazla para kazanmaya başlar. Bu noktada Tone’un ona verdiği
mafya örneği Angela’yı cesaretlendirir. Rose bu durumdan dolayı ortaklığı
bitirmeye karar verse de Angela, aynı mafya örneğini Rose’ya da vererek onu
ikna eder. Bu noktadan sonra Angela büyük patronların, işçileri sömürmesinde
bir aracı olacaktır.
Angela’nın fabrika için
ayarladığı işçiler maaşlarını alamamaktadır. Derek’ten alınan 40 bin sterlinlik
çek karşılıksız çıkmıştır bu karşılıksız çıkan ikinci çektir. Derek bunun
sorumlusunun patronları olduğunu söylese de bu açıklama Angela’nın başına
aldığı dert için geçerli bir mazeret olmaz. Angela’nın şirketi henüz
yasallaşmadığı için herhangi bir yere şikayette de bulunamaz. Çalışanlar ise
Angela’ya isyan etmektedir. Angela sorun yaşadığı işçilerden biri tarafından
fiziksel saldırıya uğrar, aynı günün gecesinde ise pencerelerine üzerinde
“thief” yazılı bir taş atılır.
Bir fabrikada
çalıştırmak için Ukrayna’dan 45 adet işçi getirtecek olan Angela ve Rose’un
çalışanlar için kalacak yer bulması gerekmektedir. Angela göçebe işçilerinin
kamp kurduğu yere gelir, Angela önce boş karavan arar. Aradığı karavanı bulamayan
Angela, arabasına döner ve göçmen bürosuyla telefon görüşmesini yapar. Kamptaki
göçmenlerin çoğunun belgelerinin eksik olduğunu ve kaçak durumda olduklarını
bilen Angela kampı ihbar eder. Amacı Kampın boşaltılmasını sağlayıp getirteceği
göçmen işçileri buraya yerleştirmektedir. Kampta Mahmoud ve ailesi de
yaşamaktadır. Rose Angela’daki değişime dayanamaz ve Angela ile olan
ortaklığını bitirir.
Angela borçları
yüzünden bu seferde çocuğu kısa bir süreliğine borçlu olduğu işçiler tarafından
alıkonulur. Film bunu yapan işçi karakterleri kötü göstermez. Çocuğu bir
şekilde kandırarak Angela’yı oğlunun kaçırıldığı düşünmesini sağlar. Angela’nın
borçlu olduğu birkaç işçi maskelerle evi basar ve Angela’yı sandalyeye bağlar.
Ardından evdeki parayı alırlar ve geri kalanını ödemezse olacaklar hakkında
uyarırlar.
Filmin sonuna
geldiğimizde Angela, göçmen işçi getirmek için asistanlarıyla birlikte birlikte
Ukrayna’ya gitmiştir Artık ilk sahnede gördüğümüz şirketten bir farkı
kalmamıştır. Filmin son sekansı da ilk sekans gibi bir istihdam şirketinden
geçer. Bu noktada daire Angela’nın sınıf atlamasıyla tamamlanmıştır.
Dişi Kuvvet: Angela’nın Özgürlüğü
Kadın, bilinen tarih
boyunca toplumun çizdiği sınırlar içerisinde yaşamını sürdürmüştür. Erkeğin
bakışı çerçevesinde kurulan bu düzende kadın genellikle erkek için bir nevi
kateksis konumundadır. 20. yy’dan sonra sinemanın bu inşa sürecine katkısı
büyüktür.
Ken Loach’ın yönetmenliğini
yaptığı It’s a Free World (2007) filmi Ataerkil bir dünya içerisinde kendi
düzenini kurmaya çalışan Angela’nın İşçi sınıfından orta sınıfa atlarken
izlediği yolu ve karakterinin dönüşümü gözler önüne seriyor. Bu dönüşüm
sonucunda Angela büyük patronların, işçileri sömürmesinde bir aracı olacaktır.
“Kadınlar, 'erkek
olmayan' şeklinde negatif temsil edilmektedir; film metinlerinde 'kadın gibi
kadın' hali görülmez. Dahası, klasik sinemanın gereklerinden olan gerçekmiş
gibilik kuralı, seyircilerde 'kadın' göstergesinin temsiline dair saf bir
inanış yaratmaktadır. Başka bir deyişle, sinema, kadının doğal, gerçekçi ve
çekici olarak inşa edilmiş imgelerini sunar ve temsil” (Smelik, 1998, s. 4)
Bu bölümde Angela’ya
biçilmeye çalışılan rol ve onun seçimi, bu seçimler sonucu hayatındaki ve
karakterindeki değişiklikler tartışılacaktır. İncelediğimiz filmde Ken Loach, kadın karakterleri merkeze
alarak etken bir role getirir. Angela, iş hayatını ve cinsel yaşamını kendi
kararlarına göre yönetmektedir. Rose, Angela’ya göre daha çekingen olsa da ona
uymaktadır. Her ne kadar iş hayatında özerkliğini kazansa da büyük patronlara
bağımlıdır. “Ezilenler yöneticilerin direktiflerini
yerine getirebilecek ölçüde uyanık olmak zorunda olduklarından, onlara meydan
okuyabilecek kadar da bilinçlidirler” (Eagleton, 1996, s. 72) Angela çalıştığı sayısız meslekte
belli bir tecrübe edinmiştir. Bu tecrübe sonucu oyunun kurallarına aşinadır.
Angela, sürekli iş değiştirmekten ve çalıştığı işlerde tahakküm altında
kalmaktan bıkmıştır.
Sherry
Wolf’un tesbitine göre “Erkekler, evlerini fabrika
ve bürolarda çalışmak üzere terk ettiklerinde, kadınların çocuk doğurma ve evi
çekip çevirme rolü tıp uzmanlığının yeni kadın cinsiyeti idealini bakıcı ve
maddi ve toplumsal idame için erkeklere bağımlı olarak şekillendirmesini
sağladı.” (Wolf,
2009, s. 33) Bu bağlamda; Angela’nın aile yaşamını
irdelersek, toplumsal normlardan farklı davrandığını görebiliriz. Kocasından
ayrılmıştır ve çocuğunun bakımını üslenmez. İstediği miktarları kazanmaya
başlayınca oğlu Jamie’yi yanına aldıracaktır. Ancak Angela’nın annesi, Angela’nın
Jamie’yi yanına almak için istediği süreye güvenemez ve bu süreyi sürekli
ertelemesinden dolayı kızını eleştirir. Angela’nın düzenli bir işe girerek
düzenli bir hayata geçmesi gerektiğini düşünmektedir. Bu süre boyunca gerek
ailesince gerek de Jamie’nin okulundaki yetkililerce yargılanır.
“Rol
kavramlarının toplumsal cinsiyet uyarlamalarının çoğu farklı tipte oluyor. Bu
uyarlamaların ana fikri ise erkek veya kadın olmanın anlamı, kişinin
cinsiyetiyle belirlenen genel bir rolün canlandırılmasıdır, yani “cinsiyet
rolü”. Buna bağlı olarak belirli bir bağlamda her zaman için iki cinsiyet rolü
mevcuttur: “Erkek rolü” ve “kadın rolü”. (Cornell, 1987, s. 85)
“Erkek rolü” ve “Kadın
rolü” kendi içerisinde sınıflara ayrılır. Bunlardan birisi, kadına biçilen en
önemli rollerden biri olan “Annelik rolü”dür Angela sahip olduğu bu role karşı
çok ilgili değildir. İş yaşamındaki hırsı ise oğluna karşı özellikle de annesinin
ve Jamie’nin okulunun hissettirildiği sorumluluğun önüne geçmiştir. Kariyerine
odaklanan Angela’nın oğlu Jamie ile Büyükanne ve büyükbaba ilgilenmektedir.
Jamie’nin annesinden uzak oluşu ve gerçek bir babaya sahip olmaması onu problem
çıkartan bir çocuk konumuna getirmektedir. Mr. Doyle, Jamie’deki baba boşluğunu
doldurur. Angela’ya karşı anlayışlı bir baba olan Mr Doyle küçümsenen bir baba
figürü olmasının yanı sıra Angela’nın hiç dinlemediği vicdanı yerine de
değerlendirebiliriz.
Rose’un evden ayrılmasıyla
birlikte, oğlu Jamie birkaç günlüğüne Angela’nın evine gelir. İstediği piza
siparişini verir ve annesiyle birlikte tipik bir aksiyon filmi izlerler. Angela
oğluyla fazla görüşemediği için beraber geçirdikleri zamanda Jamie’yi mümkün
olduğunca serbest bırakmaktadır.
Filmin ilk sahnesinde
Angela bir çalışan olarak edil bir karakterdir.
Ancak bu edilgenliği patronunun tacizinden sonra bırakır. Bu yüzünden
işten atılan Angela artık kendi bağımsızlığını kazanmak istemektedir. Kazandığı
deneyimlerden de cesaret alarak Rose ile birlikte kendi istihdam şirketini
kurarlar. “ANGIE & ROSE RECRUITMENT”
Şirketin logosu, gökkuşağı önünde siyah motoruna binmiş, siyah deri kıyafetler
giymiş bir kadındır. İstihdam şirketinin iki çalışanı da kadınlardır. Barının
arka bahçesini veren Andy ve tercümanlık yapan Carol ise bu iki kadının
yardımcıları konumundadır.
“Erkekçil kültürde
kadın bedeni cinsel kimliği değil, yalnızca kadınsılık olarak eril özne
karşısında üstlendiği ayırt edici görevi temsil eder.”
(Smelik, 1998, s. 162) Ancak bu durum Ken Loach’ın filminde daha farklı
uygulanmıştır. Angela istihdam şirketinde çalışırken patronları tarafından
cinsel bir haz nesnesi olarak görülse de; kendi şirketini kurduktan sonra Angela’nın
üzerinde belirgin bir erkek tahakkümü göremeyiz. Yani bir işçiyken
kadınlığından dolayı bir dezavantaj söz konusuyken; Patron olduğunda bu durum
tersine döner. Angie ve arkadaşı Rose’un birlikte gittikleri barda kendilerine
sex yapmak için uygun arkadaş bulamadıklarında akıllarına gelen iş buldukları göçmenlerdir.
Bir mesajla birkaç göçmen işçiyi evlerine getirebilirler. Bu noktada “etken”
olan kadınken “edilgen” olan erkektir. Ancak gene de iş hayatında fabrika
sahiplerinin, büyük şirket sahiplerinin tahakkümü altındadır. Fabrikada şef
olarak çalışan Derek bu konu hakkında Angela’yı uyarır. Derek, Angela’nın
başarısız olacağına inanmaktadır. Ancak, Angela’ya olan güvensizliğinin nedeni
Angela’nın kadın olmasından çok karşısında örgütlü bir yapı ve büyük patronlar
olmasından dolayıdır. Biz bu yapıyı somut olarak film boyunca göremeyiz. Ancak
sebep oldukları maddi sorunlar filmi dolayısıyla Angela’nın karakterini
şekillendirir. Angela’nın Derek’ten aldığı çeklerin karşılıksız çıkması gibi… Öte
yandan Angela’nın kadınsılık özelliklerini yarar getiren yanlarıyla filmde
karşılaşırız. Angela’nın kadınsılığı onun Fabrikadaki şefleri ikna etmesinde
işini kolaylaştırır. Örnek olarak şirketini tanıtmak için gittiği bir
görüşmede, deri ceketinin önünü açarak erkeklerin bakışını ortaya çıkarttığı
göğüslerinin üzerine alır ve bu şekilde ikna etmesi kolaylaşır. Bu noktada
Angela, erkek bakışını kendi amaçları adına kullanmaktadır. Angela’nın işleri
ilerledikçe, karakterinin bünyesinde bulunan işçilerinin aleyhine olacak
şekilde değiştiğini görürüz. Artık işçi adaylarını dış görünüşlerine göre
yargılamakta ve onları kovmaktadır. Filmin ilerleyen her sahnesinde “patron”
sıfatına daha da yaklaşır. Karşılıksız çıkan çekler akabinde işçilerle
yaşadıkları sorunlar ise Angela’yı daha saldırgan ve soğukkanlı bir karaktere
dönüştürür.
Sonuç
Yerine
Film önce Kadın
karakter olan Angela’ya sempati duymamızı sağlar, aile yaşamındaki zorluklara
şahit olmamız ve büyük patronlara karşı verdiği imkânsız savaş ona olan
sempatimizi arttırır. Angela alıştığımız erkek karakterlerindeki etkin kişiliğe
sahiptir. Dolayısıyla bu filmde Olaylara yön verebilen bir kadın odağa
alınmıştır. Angela Hollywood’da 70’li yıllarda ortaya çıkan ve günümüz popüler
sinemasına kadar uzanan yeni kahraman temsilleriyle başta savaşçılık ve
girişimcilik olmak üzere bir takım benzerlikler gösterir. “Yeni kahramanlar çoğunlukla
yönetimin gücüne karşı koyan ve devlet zorbalığına direnen girişimcilerdir.”
(Ryan&Kellner, 1990) Angela yeni bir iş aramak yerine, kovulduğu sektöre
dair bir iş kurarak bir nevi sektörün zorbalığına direnen bir girişimcidir.
Angela’nın kazanma
hırsı arttıkça insanlığından ödün vermektedir. Bununla birlikte karşılaştığı
sorunlara verdiği tepkiler bizi Angela’dan yabancılaştırır. Dolayısıyla
karakterle özdeşim kuramayız. Angela’nın sorunlarla baş etme tarzı, bir
kahramandan çok bir insanın tarzına benzemektedir. Etken, güçlü bir kadın
figürü olan Angela, kendi yaşamını kontrolüne almaya karar verse de kısa süre
içerisinde kapitalizmin büyüsüne kapılır. Standart bir beyaz yakalı işçi olan
Angela filmin sonunda sınıf atlar ve patron konumuna gelir. Bu noktaya gelmek
için karakterinden önemli ödünler verir. Angela’nın kendine biçtiği rol bir
illüzyondur. “Cinsiyete dayalı işgücü kadını
edilgen olarak konumlandırıp, erkek ve kadın kategorileri arasında üretim
ilişkileri aracılığıyla bir cinsiyet hiyerarşisi oluşturur.”
(Connell,1998, s.64) Angela, her ne kadar özerkliğini kazanmış gibi gözükse de
bu sınırlar gene patron sınıfınca çizilmiş sınıflardır. Angela’nın fabrika için
bağlantı kurduğu kişiler erkektir. Söz konusu patronlar filmde gösterilmese de
cinsiyetinin erkek olduğunu Derek’in sözlerinden anlarız “ Şu rakip olduğun
heriflere bir baksana? Onlar gerçek manada organizeler. Banka hesapları var, müşteri portföyleri var.
Her şeyleri var. Senin hiçbir şeyin yok.” Bu bağlamda film boyunca Angela
motorunda gezen özgür bir kadın temsili olarak karşımıza çıksa da büyük
patronlardan oluşan erkeklerin tahakkümü altındadır. Ve kullandığı yasadışı
göçmenlerle bu tahakkümü daha da güçlendirir. Bu noktada Angela sahip olduğu
sınıfın gereklerini yerine getirerek Patronların işini kolaylaştırır. Filmin
sonu açık uçlu olmakla birlikte, Ana karakterin ne kadar güçlü olursa olsun sistem
karşısında edilgen olduğuna dair ikna oluruz.
Kaynakça
Cornell,
R.W. (1987). Toplumsal cinsiyet ve
iktidar. İstanbul: Ayrıntı Yayınları
Eagleton,
Terry. (2015). İdeoloji. İstanbul:
Ayrıntı Yayınları.
Loach, K. (2016). Ken Loach söyleşisi. 15 Aralık 2016
tarihinde http://www.avrupasinemasi.com/2016/09/30/ken-loach-soylesisi/ adresinden erişildi.
Ryan,M., Kellner,D. (2010).
Politik kamera, çağdaş Hollywood
sinemasının ideolojisi ve politikası. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Smelik, A. (1998). Feminist sinema ve film teorisi –ve ayna
çatladı. İstanbul: Agora.
Wolf,
S. (2009). Cinsellik ve sosyalizm. İstanbul:
Sel Yayıncılık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder