29 Aralık 2014 Pazartesi

ANTONİA' NIN YAZGISI

ANTONİA’NIN YAZGISI

                                                       Ferhan KILINÇ


Antonia’nın Yazgısı (Orijinal adı: Antonia) 1995 tarihli Hollanda yapımı filmdir. Marleen Gorris tarafından yazılmış ve yönetilmiştir. Antonia (Willeke van Ammelrooy) adlı kadının öyküsünü anlatır.  Antonia, doğum yeri olan Hollanda'nın bir köyüne döner. Köyde sıkı bağlarla örülmüş anaerkil  bir topluluk kurar ve destekler. Film din, seks, ölüm, samimiyet, lezbiyenlik, dostluk, aşk gibi çeşitli ve farklı konuları işler. 1996 yılında yabancı dildeki filmler dalında Akademi ödülü 'nü kazanmıştır. (Vikipedi) Antonia, kızı ve torunu Almanya’da bir çiftlikte yaşamaktadır ve etraflarında erkeklerin olmadığı bir dünyada hayat mücadelesi vermektedirler. Kendilerini bu dünyada ispat edercesine bir standart belirleyen 3 insan, feminizmin Avrupa’nın orta yerinde nasıl yaşandığını anlatıyor.

Oyuncular: Willeke van Ammelrooy, Els Dottermans, Dora van der Groen, Veerle van Overloop, Esther Vriesendorp, Carolien Spoor, Thyrza Revestejin, Mil Seghers

Ödüller: 1995-Hollanda Film Festivali En İyi Kadın Oyuncu-Willeke Van Ammelrooy, En İyi Yönetmen.
1995-Toronto Uluslararası Film Festivali En İyi Yönetmen.
1996-Joseph Plateau Ödülü, En İyi Belçikalı Kadın Oyuncu-Els Dottermans.

Yönetmen: Marleen Gorris
Eril düzeni sarsan usta 
Avrupa sinemasının önemli yönetmenlerinden olan Marleen Gorris, 20 yıllık kariyeri boyunca bir hedef kitlesi düşünerek film yapmadığını, filmlerin de böyle yapılmaması gerektiğini söylerken ve ilk filmlerini çoğunlukla düşük bütçelerle çekerken, zaten hayran olduğu Avrupa sinemasının geleneğini de sürdürüyor. "Antonia", sınırsız hayal gücü, akıp giden olay örgüsü ve mizahi düzeyinin yüksek olması nedeniyle en öne çıkan ve yönetmeni yaygın bir biçimde tanıtan film olmuştu. Antonia'nın dünyasında da kadınlar aşağılanır, onlara tecavüz edilir, kökten dincilik ilk onları hedef alır. Ama ana karakter, kızlarıyla birlikte böyle bir sistemin karşısına dikilebilir, duvarlarda savaştan kalma yazıların imlediği gibi onlar "özgürlük savaşçılarımız"dır. Feminist disiplinde, erkeklerden çok kadınları baskı altına alan toplumsal yapı ve bu yapıya biçim veren ataerkillik sorun edilir. Bu yapıya karşı olarak kadınlara (ve de duyarlı erkeklere) iki görev düşer: Biri varolan kalıp yargılara saldırmak ve eleştirme görevi, diğeri de yeni modeller yapılandırmak için feminist praksisi kurma görevi. Marleen Gorris, sanatıyla eril düzeni eleştirme ve sarsma konusunda tam bir ustadır. "Antonia" ile her iki görevi de yerine getirir, hayallerimizin hayal olarak kalmayacağına, doğal olduğuna işaret eder. (Öztürk,Gorisin Cesur Kadınları)






FİLM KARAKTERLERİ
Antonia: Antonia kızı Daniella ile birlikte yirmi yıl önce terk ettiği köye döner. Antonia filmde gelişecek olan olayların ve değişimlerin baş kahramanıdır. Feminizmi yaşamaya ve yaşatmaya çalışır.
 Daniella: Antonia’nın kızıdır. Lezbiyen bir ilişki tercih eder. Annesiyle birlikte değişimi ilerletirler. Ataerkil sistemi reddeder ve aile olmadan çocuk sahibi olabilmeyi anlatır.                           
 Theresa: Daniella’nın kızı. Cinsel seçimlerinde ki özgürlüğüyle erkek tahakkümü altındaki cinselliği reddeder.
 Sarah: Theresa’nın kızı.
 Bas: Çiftçi Bas, Antonia ile birliktelik yaşar. Erkek tahakkümünü reddeden bir erkektir.
Simon: Bas’ın oğlu. Theresa ile birliktelik yaşarlar.
 Dedee ve Çılgın Dudak (Lony):Zihinsel özürlü, birliktelik yaşarlar.
Pitte: Dedee’nin abisi. Erkek şiddetini gösterir.
Letta: Antonia’nın arkadaşı.
Olga: Bar işletmecisi kadın.

ANTONİA’NUN YAZGISI

           Film’in açılış sahnesi Antonia’nun yeni uyanmış ve düşünür halde yatarken dış sesin o gün olacakları anlatmaya başlamasıyla başlar. Antonia o gün öleceğini bilir ve buna kendi karar vermiştir. Antonia bir rahatsızlığı olduğu için değil, artık yaşamaktan bıktığı için ölecekti ve ölmeye kendisi karar verir. Ölümü ve ölümünden sonra olanlar görüntüde Antonia varken dış ses tarafından anlatılmaktadır. Antonia yatağından kalkar ve dışarı çıkar. Birtakım işlerle uğraşır ve evin mutfağına girer. Evin penceresinden dışarı bakar ve Antonia’nun kasabaya gelişi ve şimdiye kadar yaşananlar görüntü bulanıklaştırıldıktan sonra anlatılmaya gösterilmeye başlar.
           
           Antonia kızı Danielle ile yirmi yıl sonra kasabaya döner. Annesinin evine gider ve annesi ölmek üzeredir. Annesi’nin ölümünden sonra kiliseye giderler. Yol boyunca Antonia tarafından filmde yer alacak karakterler kızı Daniella’ya anlatırken tanıtılır. Kilisede cenaze töreni yapılır ve Antonia ve Daniella törenden sonra Antonia’nın eski arkadaşı olan Olga’nın barına giderler. Olga erkeklerin yoğun olarak geldiği gösterilen bu barın sahibidir ve burada kadının gücü elinde bulundurduğu gösterilir. Barın sahibi Olga’dır ve burada onun kuralları geçerlidir. Antonia ve Daniella barda bir masaya oturur. Bar’a girer girmez mekânda bulunan erkekler ıslık çalarak kadına karşı tacizi başlatmışlardır. Mekanda bulunan Dan, Daniella’yı gördükten sonra oğullarını gösterir ve onlardan biriyle evlenmesini söyler. Sözleri yine kadının cinselliği üzerinedir. Evlenmeyi kadının cinselliği üzerine anlatır ve çocuklarının bunu yapabileceğini söyler. Ardından Pitte kardeşi Dedee’yi orada bulunan erkeklere gösteriri ve bunu yaparken kadını cinsel obje olarak tanıtır. Göğüslerini tuttuğu kardeşini zorla erkeklere cinsellik uyandırmak için kullanır. Yaşananlar üzerine son sözü söyleyen bir kadın olur. Olga Dan’a döner ve ‘’ İçkini iç ve çeneni kapa !’’ der. Olga’nın tepkisiyle herkes susar. Kadın burada tepkisini ortaya koymuş ve kadına dikte edilen ‘’hiçbir şeye karışmaz, söz söylemez, arkada durur vb.’’ özellikleri geri çevirir.
Antonia’nın tarlayı ektiği görülür. Burada kadının yaşamı şekillendirdiği, çalıştığı ve işlerini kendi yaptıkları gösterilir. Bunun yanı sıra Antonia ve Daniella sütleri taşır, evlerini boyar ve yemek yaparlar. Kadınlar yaşamak için erkeklere muhtaç değildir. ‘’Erkek işi’’ olarak benimsetilen birçok iş Antonia ve Daniella tarafından sürekli olarak yapılmaktadır. Kadının sadece evin içinde kadın olmadığı fikri bu şekilde anlatılmaktadır.

        Antonia bir sahnede çocuklar tarafından saldırıya uğrayan zihinsel özürlü olan Çılgın Dudak’a yardım ederek saldıran çocuğa ceza verir. Böylece kadın olarak bir erkeğe yardım eder. Filmde yansıtılan tamamıyla bir erkek düşmanlığı değildir. Kadına karşı tahakkümü reddeden, kadını sadece evde değil, dışarıda, barda, tarlada, mutfakta vb. hem iç hem dış mekanlarda etkin şekilde ve kendi kararlarını kendisini verme hakkına sahip olarak konumlandırır.

        Dış ses tarafından ‘’erkeklerin sesleri, kadınların sessizliğini saygısızca bastırıyordu ‘’ cümlesi zihinsel özürlü olan Dedee’nin abisi tarafından dayak yediği sahneden önce söylenir. Bu söz doğrudan bir cinsel politikaya işaret eder ve kadınlar sosyo-ekonomik, kültürel ezilmişliklerinin üzerinde yükselen erkek egemenliğine dikkatleri çeker. (Öztürk, 2000, 161) Sürekli bağıran erkek sesleri vardır ve Pitte kardeşi Dedee’ ye şiddet uygulamaktadır. Filmde sürekli kadına karşı olan taciz ve şiddet bu cümleyle özetlenmiştir. Kadınların sessiz duruşu olayları çözmemiş aksine şiddetlendirmiştir.

         Kadına atfedilen özelliklerden biri de anneliktir. Annelik kadın için bir görev olarak görülür. Çiftçi Bas Antonia’dan hoşlanır ve evlenme teklif  ederken ‘’Çocuklarımın bir anne’ye ihtiyacı var’’ der. Antonia  ‘’benim senin çocuklarına ihtiyacım yok’’ diye cevap verir. Kadın olmanın evlilikte çocuk doğurmak ve çocuk bakmak olarak gösterilmesi burada reddedilmiştir. Çocuğa bakacak olan sadece kadın değildir ve erkekte çocuklarına bakar fikri anlatılır. Çiftçi Bas ‘’bir kocaya da mı ihtiyacın yok ? ‘’ der. Antonia ‘’ne için’’ karşılığını verir. Bu konu hakkında Segal şöyle der: Aileler babaya ihtiyaç duyar olayı, babalığın üzerinde durulmasının geleneksel heteroseksüel çekirdek ailenin önemini öne çıkartmanın başka bir yolu olduğunu da göstermektedir; ‘’iyi aileler’’ erkeğin evin reisi olduğu çekirdek ailelerdir. Yani babalık bu nedenle hep erkeklerin iktidarını ve kadınların bağımlılığını pekiştirme işlevi görmüş olan eski aileperver retoriğe hizmet eder daha çok. (Segal, 1992, ss.83) Kadın’ın hayatını sürdürebilmek için erkeğe ihtiyacı olduğu fikri çürütülmüştür. Kadın bir erkek ‘’kocası’’ olmadan da yaşamını sürdürebilmektedir. Ailenin aynı zamanda sosyolojik işlevi var. Genç insanları geleneksel cinsiyet rollerini kabul etmek için eğiterek –erkekler zeki ve güçlüdür, ekmek parasını onlar kazanır, kadınlarsa çocuk bakan partnerlerdir ve çocukları yetiştirirler- aileler katı cinsiyet normları için ideal kuluçka makineleri haline gelir. (Wolf, 2012, ss. 33)
      Kadının cinsel obje olarak görülmesi kadının istese de istemese de cinselliğe zorlanması sonucunu doğurmuştur. Pitte kardeşi olan Dedee’ye tecavüz eder. Erkeğin cinsel arzuları için kadını nesne haline getirilişi gözler önüne serilir.
Brownmiller, erkeklerin tecavüz etmek için biyolojik bir kapasiteye sahip olmalarının yanı sıra erkeklerin kadınları hükümleri altına almayı garantilemek için yürüttükleri, bilinçli ve kolektif, tarih-aşırı ve kültür-aşırı, politik bir strateji dahilinde kadınlara tecavüz ettiklerine de inanmaktadır. Tecavüzcüler ataerkilliğin ‘hücum kıtasıdır’ , erkek egemenliği için gereklidirler. (Aktaran Segal, 1998, ss. 288)

        Daniella annesine bir bebek istediğini söyler. Bebeğe sahip olmak için bir ‘’koca’’ya değil bir ‘’baba’’ya ihtiyacı olduğunu belirtir. Daniella cinsel tercihini heteroseksüel bir seçimden yana kullanmayacaktır. Antonia ile ‘’baba’’ aramak için şehre gittiklerinde gösterilen erkeğe ilgi duymaz ve ‘’güzel motor’’ diyerek ilgisinin onda olmadığını gösterir. Cinsel seçimini başka bir yönde  kullanacaktır ve bunun kararını kendi verir. Daniella’nın hamileliği bilinir ve kilise’de rahip bununla ilgili bir konuşma yapmaktadır. Kadınların ahlaksızlığın ve zevkin peşinden gittiklerini ve devleti kötülediklerini ve kendilerine çok güvendiklerini belirtir. Yahudi krallığın Jezebel ve onun düşkün kızı yüzünden çöktüğünü vurgular. Kadınların itaat ve boyun eğme konusunda ders almaları gerektiğini söyler. Sahnede ciddi bir din eleştirisi yapılmaktadır. Namusun kadın üzerinden dillendirilmesi, kadına atfedilen iffetin kontrol gücü olarak kullanılması ve kadının hem cinsel obje olarak görülmesi ve aynı zamanda kadının cinsel hayatı üzerinden namus ve iffet eleştirisi yapılması karşıt olarak eleştirilmiştir.

        Daniella kızı Theresa’yı doğurur. Doğumdan sonra Çiftçi Bas’ın  oğulları üzerine Ruken Öztürk ‘’Bas’ın oğulları ev halkına hizmet eder. İşlerde kadın-erkek ayrımı görülmez’’ der (Öztürk,2000,164) Kadına ve erkeğe doğumundan itibaren yüklenen kodlar reddedilir. Connell’e göre bu toplumsal cinsiyet sisteminin işleyişini sağlayan üç temel mekanizma vardır. Bunlardan bir tanesi olarak kadınların ve erkeklerin farklı işler yaparak farklı konumlar, statüler, ve getiriler elde etmelerine yol açan ‘’cinsiyete dayalı işbölümü’’ önemlidir. Bu iş bölümü kadınların ev-aile işleriyle sınırlandırılarak ücretsiz ev içi emek olarak çalıştırılmalarına yol açar. (Sancar, 2009, ss. 31 ) Filmde bu farklılaşma reddedilerek belli işlerin kadınlar, belli işlerin erkekler tarafından yapılması eleştirilmiş ve kadın ve erkeğin birlikte aynı işi yapabilmesi desteklenmiştir.Çiftçi Bas’ın oğlunun elinde tepsiyle çörek dağıtması gösterilmiş ve kadına yüklenen görev olan mutfak işi, yemek dağıtım işi erkeğe verilmiştir.

         Din’in insanları birbirinden uzaklaştırdığı, kısımlara ayırdığı ve birlikte olmayı engellediği Madonna ve Protestan üzerinden verilmiştir. Dış ses tarafından ‘’ İnanç farklılıklarının, aşklarının arasına girmesiyle nedeniyle, Protestan Madonnası’ndan onun uluduğu ‘’ay’’ kadar uzak kaldı’’ der. Ruken Öztürk  Protestan ve Madonna’sı için ‘’Bu çift yaşamlarının diledikleri gibi yaşayan Antonia ve kızlarının tersine (inançları yüzünden) arzularına gem vurmuş, istedikleri halde birlikte olamamış ve bu yüzden hastalıklı kişiliklere dönüşmüş çaresiz insanları temsil ederler ’’ der. Rahip’in kiliseyi terk etmesi de din eleştirisi olarak verilir ve rahibin kiliseden çıkıp üzerindekileri çıkararak koşarken ‘’özgürüm, özgürüm’’ diye bağırması dinin insanları tutsaklaştırıldığı, özgürlüklerini elinden aldığı vurgulanır.

          Birlikte olabilmek için evliliğin gerekliliği eleştirilmiştir. Evlilik insanların birlikte olması için bir kapı değildir ve insanlar evlenmeden de birlikte olabilirler düşüncesi filme hakimdir. Çiftçi Bas’ın evlilik düşüncesi için Antonia ‘’seninle evlenemem ama geri kalan her şeye varım ‘’ cümlesi birlikte yaşayabilmek için evliliğe ihtiyaç olmadığını vurgular. Filmde evlilik sahnesi olarak  ‘’zihinsel özürlü olan’’  Dedee ve Çılgın Dudak’ın evlenme sahnesi gösterilir.

          Kapitalizm, erkekler ve kadınlar için bağımsız cinsel hayatlarını yaşayacakları maddi koşulları yaratır ama ekonomik, aynı zamanda, toplumsal ve cinsel düzenin devamlılığını korumak için topluma heteroseksüel normları dayatmaya çalışır. Sosyalistler, bunun yerine, herhangi bir yasal ya da maddi kısıtlama getirilmeksizin, cinselliğin sadece kişisel bir mesele olduğu bir dünya içi savaşır. Sosyalistlerin desteklemesi gereken şey, bireylerin kendi kaderini tayin hakkı içerisine kendi cinsel davranış, görünüm ve erotik tercihlerini seçme özgürlüğünün de dahil edilmesidir. (Wolf, 2012, ss. 20,21) Cinsel seçimlerin insanların ellerinde olduğu Daniella ve Lara ilişkisi tarafından desteklenir. Theresa için özel öğretmen olarak Lara ile konuşurken Daniella Lara’ya ilk görüşte aşık olmuştur. Dış sesin ‘’ Ve birdenbire her yerde aşk başladı ’’ cümlesi duyulur ve homoseksüel ve heteroseksüel ilişkiler zincirleme bir kurguyla gösterilir. Bütün ilişkiler aynı şekilde ve aynı mesafede gösterilmiştir. Homoseksüel ve heteroseksüel ilişkiler arasında bir fark görünmemiş ve kişilerin cinsel tercihlerindeki özgürlükleri vurgulanmıştır.

            Kadın bedenin cinsel obje olarak gösterilmesi filmde reddedilmiştir. Daniella ve Lara’nın sevişme sahnesinde kadın bedenleri değil, ilişkinin özgürce yaşanması ve sıcaklığı gösterilmiştir. Ruken Öztürk bu sahne için ‘’Daniella ve Lara sevişmesi sırasında bedenler gölgede kalır, yatağın kenarı aydınlıktır. Öne çıkarılan kadın bedeni değil, sevişmenin sıcaklığı ve yumuşaklığıdır ‘’ der.
Dedee’ye tecavüz eden Pitte kasabaya geri döner. Üzerinde askeri üniforma vardır. Erkek tahakkümü Connell’in ifadeleriyle ‘’ onların bedenlerine ilişkin kafamızdaki resimler vb. anlamında iktidar sahibi erkeklerin toplumsal tanımı, yalnızca zihinsel beden imgelerine ve düşlemlere değil, kas gücü, duruş, beden duygusu ve dokusuna da dönüştürülür. ( Connell, 1998, 353 ) Pitte, duruşuyla, beden gücüyle ve askeri giysileriyle ‘’ erkekliği ’’ üzerinde taşır. Ancak böylesi bir erkeklik tanımlaması, izleyicinin hoşlanmadığı bir kişi üzerinde kodlandığı için bu, uzak, iğrenç ve onaylanmayan bir erkekliktir. ( Öztürk, 2000, 165 )  Kadın bedeninin sürekli bir nesne halinde kullanılması resimde de kendini göstermiştir. Kadın bedenin estetiği meta haline getirilmiş ve hem kadınlar hem erkekler tarafından sanatta kullanılmıştır. Filmde buna karşılık sanat okuluna giden Daniella’nın karşısında çıplak bir erkek vardır. Model olarak kadın bedeni değil, erkek bedeni sunulmuştur.

           Erkek şiddeti psikolojik ve fiziksel olarak tecavüz sahneleriyle verilir. Pitte kasabaya döndükten sonra Theresa’ya da tecavüz eder ve bunu kutlamak için bara gider. Antonia eline silahı alır ve bara gider. Pitte’yi dışarı çıkarır ve ona lanetler yağdırır fakat onu vurmaz. Maggie  Humm’a göre Pitte’nin öldürülüş süreci Antonia’nın büyücülerinkini andıran lanetiyle başlar. (Aktaran, Öztürk, 2000, ss.166 ). Erkek şiddetine karşı ceza, yine erkek şiddeti aracılığıyla verilir. Pitte, önce köyün genç erkekleri tarafından dövülür, sonra yaralı gittiği evinin bahçesinde erkek kardeşi tarafından boğulur. Filmde şiddet, hiçbir karede (Danielle’nin Dedee’yi kurtarmak için Pitte’yi yaraladığı sahne dışında) kadından yana durmaz. (Öztürk, 2000, ss.166)
         Cinsel özgürlük filmde vurgulanan bir başka düşüncedir. Kişilerin istedikleri cinsel ilişkiyi evlenmende ve istedikleri kişiyle yaşama özgürlüğü kutsal görülmüştür. Connell toplumsal cinsiyetin devamlılığını sağlayan mekanizmadan birisi olarak: Connell’in kateksis dediği, cinselliğin ve cinsel arzunun şekillendiği toplumsal ilişkilerin oynadığı rolü vurgular. Bu faktörlerin oluşturduğu ‘’toplumsal cinsiyet sistemi’’ kadınların boyun eğdirildiği, erkeklere tabi kılındığı bir yapıyı oluşturur ve sürekli kılar. (Sancar, 2009, ss. 31)

          Theresa artık üniversite hocasıdır ve derste gördüğü bir öğrencisiyle, barda tanıştığı bir adamla ve Simon’la birlikte olur. Theresa seçimlerini özgür olarak kullanmış ve istemediği takdirde seçimlerinden vazgeçebilmiştir. Kadın’ın erkek tahakkümü altında cinsel ilişkiyi yaşaması, cinsel ilişkiye zorlanması değil, kendi cinsel kimliğini kendi oluşturması ve kendi özgür seçimleriyle yaşaması fikri gösterilmiştir. Simon’la birlikteliğinden hamile olan Theresa çocuğu doğurup doğurmamakta kararsızdır ve bunu Eğri Parmakla birlikte tartışırlar. Theresa çocuğu doğurmaya karar verir ama bu durumun Simon’la Theresa’nın evlenmesine ihtiyacı yoktur. Theresa Simon’un evlenme isteğine ‘’seni seviyorum ama evlenmemiz bir hata olur ‘’ diyerek cevap verir. Çocuk sahibi olmanın, birlikte yaşamanın evliliğe ihtiyaç duymadığı bir kez daha vurgulanır. Theresa’nın çocuğun dünyaya getirdikten sonra bebeklerin Simon’un, eski rahibin ve Letta’nın kucağında olması kadınlara atfedilen ‘’ kutsal annelik ’’ kimliğini yok sayar. Çocukla ilgilenmek ve ona sevgisini vermek sadece kadının görevi değildir ve erkekte çocuğuyla ilgilenebilmelidir. Bebeklerin kadınların yanında erkeklerin kucaklarında olması bize bu düşünceyi hissettirmektedir. Sarah’ın düştüğü sahnede Sarah’ı kucaklayan Theresa değil babası Simon’dur. Bu sahneyle birlikte de çocukla ilgilenme görevi kadına yüklenmemiştir.

          Sarah samanlıktan aşağıya doğru bakar. Daniella gibi hayal gücüyle ölen kişileri anımsar. Bu sırada Dedee’ye bir şiir yazmıştır ve şiir ölümden bahsetmektedir. Filmde bu şiirin ardından ölümlerin başladığı vurgulanmıştır. Letta, Eğri Parmak, Çılgın Dudak ölür. Antonia Sarah’ı yanına çağırarak bugün öleceğim der. Bunu bildiğini ve ölmek istediğini vurgular. Antonia kararlarını kendisi almıştır ve ölme kararı da bunlardan birisidir.

         Kadın karakterler filmde baskındır. Kadınların filmde etkin oluşu cinsel yaşamlarını nasıl yaşamak istiyorlarsa öyle yaşamaları, ister heteroseksüel ister homoseksüel seçimlerini özgürce yapabilmeleri , bir erkeğe ihtiyaç duymadan  yaptıkları işler, çocuk doğurmak, evlenmek, yapacakları işlerle ilgili karar vermeleri, istekleri, vazgeçişleriyle birlikte verilir. Eril tahakküm reddedilmiş ve kadının ‘’kocası’’ olmadan da hayatını sürdürebileceği, cinsel yaşamını evlenmeden de sürdürebileceği ve ‘’kutsal annelik’’ yerine erkeğinde çocuk üzerinde olan ilgisi anlatılmıştır. Kadınlar sadece evde değil, dışarıda, üniversitede, yatakta, belirli işlerde, barda, masada gösterilmiştir.

          Erkekler filmde farklı açılardan incelenmiştir. Pitte erkek şiddetini gösteren, kadına karşı psikolojik ve fiziki şiddetin tezahür etmesi ve kadının buna karşı olan tepkisi gösterilmiştir. ‘’Erkek şiddetine karşı kadın şiddeti değil, erkek şiddetine karşı, erkek şiddeti ’’ gösterilir. Kadın şiddet gösteren olarak ele alınır. Pitte’nin şiddeti gösterme biçimlerinden biri de askeri üniformasıdır ve Öztürk bununla ilgili ‘’Askeri giysileriyle yalnızca otoritenin değil, aynı zamanda ataerkil vahşetin tipik bir örneğidir’’ der. Simon ve rahip ile birlikte kadına görev olarak verilen ev işleri ve çocuk bakmak görevleri kadından alınmış ve her iki tarafından çocukla ilgilenme özgürlüğünün olduğu vurgulanır. Filmde iyi erkek olarak Eğri Parmak gösterilir ama eğri parmak düşünceleriyle boğulan ve içinden çıkamayan bir kimlikle karşımıza çıkar. Yaşamın zorluğundan, anlamsızlığından ve Tanrı’nın olmadığından bahseder.

         Cinsel yaşam filmde özgür seçimlerle devam eder. Evliliğin birlikte olmak için bir koşul olmadığı belirtilir. Antonia çiftçi Bas ile, Theresa Simon ile, Letta Rahip ile birlikte olmaktadır ve bunun için evliliğe ihtiyaç duymamaktadır. Birlikteliğin yolunun sevgi ve özgür seçimler olduğu vurgulanır. Filmde homoseksüel ilişkinin heteroseksüel ilişkiyle bir farkı olmadan yaşanması gösterilir. Daniella seçimini Lara’dan yana kullanmıştır ve Daniella ve Lara ilişkilerini özgür bir biçimde yaşamaktadır. Öztürk ilişkilerin özgürlüğünü maddeler halinde sırasıyla belirtmektedir.
  • ·         Daniella’nın evlenmeden çocuk sahibi olması ve bunu gerçekleştirmesi
  • ·         Daniella’nın lezbiyen bir ilişkiye girmesi ve bunun çevresi tarafından onaylanması (daha doğrusu yadırganmaması).
  • ·         Antonia’nın evli olmadığı halde ayrı bir evde sevgilisi ile birlikte olması.
  • ·         Theresa’nın üniversitede hoca olarak verdiği dersten sonra ilgisini çeken bir öğrencisiyle yatması
  • ·         Theresa’nın farklı sevgililerinin olması ( arka arkaya kurgulanan üç sahneyle gösterilir, Theresa aşkını arar) ve, Theresa’nın tıpkı annesi gibi evlenmeden çocuk doğurması (Öztürk, 2000, ss. 176)


Geleneksel yapılar filmle birlikte reddedilir. Kadınların zayıflığı değil , güçlülüğü gösterilmiştir. Kadın evin içinde olarak değil, evin dışında tasvir edilmiştir. Erkek ise sadece evin dışında değil, aynı zamanda gelenekler tarafından kendisine yapması gerekmeyen görevler olarak yüklenen ev işleriyle uğraşan ve çocuğuyla ilgilenen olarak gösterilmiştir.
Bu film için ‘’ peri masalı ‘’ deyimi ne kadar çok kullanılırsa kullanılsın, bu bir masal değildir. Gerçekleşmeyecek bir yaşantı hiç değildir. Çünkü Antonia yaşamaktadır, Daniella ve Theresa’da. Tek sorun (eğer o da sorunsa) bu kişilerin aynı film içinde, birlikte yaşıyor olmalarıdır. Bir başka deyişle; olumlu kadın imgeleriyle sürekli karşılaşan, adeta bu imgelerle yüklenen izleyicinin şaşırmaması olanaksızdır. Marleen Gorris de olsa olsa , ‘olumlu kadın imgeleri ’ bombardımanının izleyiciyi şaşırtacağını bildiği için, çeşitli söyleşilerde düşüncelerini, özlemlerini ve arzularını, ‘’aslında bu bir peri masalı ‘’ sözleriyle gizlemektedir. Oysa çevrede onun öne çıkardığı niteliklere sahip birçok kadın bulmak olasıdır.(Öztürk,2000, ss.172) 


KAYNAKÇA

Wolf, Sherry (2012). Cinsellik ve Sosyalizm: LGBT Özgürleşmesinin Tarihi, Politikası ve Teorisi

Segal, Lynne (1992). Ağır Çekim Değişen Erkeklikler Değişen Erkekler

Schick, Irwin Cemil (1999). Batının Cinsel Kıyısı ‘Başkalıkçı Söylemde Cinsellik ve Mekansallık’

Öztürk, S.Ruken (2000). Sinemada Kadın Olmak

Sancar, Serpil (2009). Erkeklik İmkansız İktidar: Ailede, Piyasada ve Sokakta Erkekler



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder