ANTONİA’NIN YAZGISI
Ferhan KILINÇ
Antonia’nın
Yazgısı (Orijinal adı: Antonia) 1995 tarihli Hollanda yapımı filmdir. Marleen
Gorris tarafından yazılmış ve yönetilmiştir. Antonia (Willeke van Ammelrooy)
adlı kadının öyküsünü anlatır. Antonia,
doğum yeri olan Hollanda'nın bir köyüne döner. Köyde sıkı bağlarla örülmüş anaerkil bir topluluk
kurar ve destekler. Film din, seks, ölüm, samimiyet, lezbiyenlik, dostluk, aşk gibi çeşitli ve farklı konuları işler. 1996
yılında yabancı dildeki filmler dalında Akademi ödülü 'nü kazanmıştır. (Vikipedi)
Antonia, kızı ve torunu Almanya’da bir çiftlikte yaşamaktadır
ve etraflarında erkeklerin olmadığı bir dünyada hayat mücadelesi
vermektedirler. Kendilerini bu dünyada ispat edercesine bir standart belirleyen
3 insan, feminizmin Avrupa’nın orta yerinde nasıl yaşandığını anlatıyor.
Oyuncular: Willeke van Ammelrooy,
Els Dottermans, Dora van der Groen, Veerle van Overloop, Esther Vriesendorp,
Carolien Spoor, Thyrza Revestejin, Mil Seghers
Ödüller: 1995-Hollanda Film Festivali En İyi Kadın Oyuncu-Willeke Van Ammelrooy, En İyi Yönetmen.
1995-Toronto Uluslararası Film Festivali En İyi Yönetmen.
1996-Joseph Plateau Ödülü, En İyi Belçikalı Kadın Oyuncu-Els Dottermans.
Yönetmen: Marleen Gorris
Eril düzeni sarsan usta
Avrupa sinemasının önemli yönetmenlerinden olan Marleen Gorris, 20 yıllık kariyeri boyunca bir hedef kitlesi düşünerek film yapmadığını, filmlerin de böyle yapılmaması gerektiğini söylerken ve ilk filmlerini çoğunlukla düşük bütçelerle çekerken, zaten hayran olduğu Avrupa sinemasının geleneğini de sürdürüyor. "Antonia", sınırsız hayal gücü, akıp giden olay örgüsü ve mizahi düzeyinin yüksek olması nedeniyle en öne çıkan ve yönetmeni yaygın bir biçimde tanıtan film olmuştu. Antonia'nın dünyasında da kadınlar aşağılanır, onlara tecavüz edilir, kökten dincilik ilk onları hedef alır. Ama ana karakter, kızlarıyla birlikte böyle bir sistemin karşısına dikilebilir, duvarlarda savaştan kalma yazıların imlediği gibi onlar "özgürlük savaşçılarımız"dır. Feminist disiplinde, erkeklerden çok kadınları baskı altına alan toplumsal yapı ve bu yapıya biçim veren ataerkillik sorun edilir. Bu yapıya karşı olarak kadınlara (ve de duyarlı erkeklere) iki görev düşer: Biri varolan kalıp yargılara saldırmak ve eleştirme görevi, diğeri de yeni modeller yapılandırmak için feminist praksisi kurma görevi. Marleen Gorris, sanatıyla eril düzeni eleştirme ve sarsma konusunda tam bir ustadır. "Antonia" ile her iki görevi de yerine getirir, hayallerimizin hayal olarak kalmayacağına, doğal olduğuna işaret eder. (Öztürk,Gorisin Cesur Kadınları)
Avrupa sinemasının önemli yönetmenlerinden olan Marleen Gorris, 20 yıllık kariyeri boyunca bir hedef kitlesi düşünerek film yapmadığını, filmlerin de böyle yapılmaması gerektiğini söylerken ve ilk filmlerini çoğunlukla düşük bütçelerle çekerken, zaten hayran olduğu Avrupa sinemasının geleneğini de sürdürüyor. "Antonia", sınırsız hayal gücü, akıp giden olay örgüsü ve mizahi düzeyinin yüksek olması nedeniyle en öne çıkan ve yönetmeni yaygın bir biçimde tanıtan film olmuştu. Antonia'nın dünyasında da kadınlar aşağılanır, onlara tecavüz edilir, kökten dincilik ilk onları hedef alır. Ama ana karakter, kızlarıyla birlikte böyle bir sistemin karşısına dikilebilir, duvarlarda savaştan kalma yazıların imlediği gibi onlar "özgürlük savaşçılarımız"dır. Feminist disiplinde, erkeklerden çok kadınları baskı altına alan toplumsal yapı ve bu yapıya biçim veren ataerkillik sorun edilir. Bu yapıya karşı olarak kadınlara (ve de duyarlı erkeklere) iki görev düşer: Biri varolan kalıp yargılara saldırmak ve eleştirme görevi, diğeri de yeni modeller yapılandırmak için feminist praksisi kurma görevi. Marleen Gorris, sanatıyla eril düzeni eleştirme ve sarsma konusunda tam bir ustadır. "Antonia" ile her iki görevi de yerine getirir, hayallerimizin hayal olarak kalmayacağına, doğal olduğuna işaret eder. (Öztürk,Gorisin Cesur Kadınları)
FİLM
KARAKTERLERİ
Antonia:
Antonia kızı Daniella ile birlikte yirmi yıl önce terk ettiği köye döner.
Antonia filmde gelişecek olan olayların ve değişimlerin baş kahramanıdır.
Feminizmi yaşamaya ve yaşatmaya çalışır.
Daniella: Antonia’nın kızıdır. Lezbiyen bir
ilişki tercih eder. Annesiyle birlikte değişimi ilerletirler. Ataerkil sistemi
reddeder ve aile olmadan çocuk sahibi olabilmeyi anlatır.
Theresa: Daniella’nın kızı. Cinsel
seçimlerinde ki özgürlüğüyle erkek tahakkümü altındaki cinselliği reddeder.
Sarah: Theresa’nın kızı.
Bas: Çiftçi Bas, Antonia ile birliktelik
yaşar. Erkek tahakkümünü reddeden bir erkektir.
Simon:
Bas’ın oğlu. Theresa ile birliktelik yaşarlar.
Dedee ve Çılgın Dudak (Lony):Zihinsel özürlü,
birliktelik yaşarlar.
Pitte:
Dedee’nin abisi. Erkek şiddetini gösterir.
Letta:
Antonia’nın arkadaşı.
Olga: Bar
işletmecisi kadın.
ANTONİA’NUN YAZGISI
Film’in
açılış sahnesi Antonia’nun yeni uyanmış ve düşünür halde yatarken dış sesin o
gün olacakları anlatmaya başlamasıyla başlar. Antonia o gün öleceğini bilir ve
buna kendi karar vermiştir. Antonia bir rahatsızlığı olduğu için değil, artık
yaşamaktan bıktığı için ölecekti ve ölmeye kendisi karar verir. Ölümü ve ölümünden
sonra olanlar görüntüde Antonia varken dış ses tarafından anlatılmaktadır.
Antonia yatağından kalkar ve dışarı çıkar. Birtakım işlerle uğraşır ve evin
mutfağına girer. Evin penceresinden dışarı bakar ve Antonia’nun kasabaya gelişi
ve şimdiye kadar yaşananlar görüntü bulanıklaştırıldıktan sonra anlatılmaya
gösterilmeye başlar.
Antonia kızı Danielle ile yirmi yıl
sonra kasabaya döner. Annesinin evine gider ve annesi ölmek üzeredir.
Annesi’nin ölümünden sonra kiliseye giderler. Yol boyunca Antonia tarafından
filmde yer alacak karakterler kızı Daniella’ya anlatırken tanıtılır. Kilisede
cenaze töreni yapılır ve Antonia ve Daniella törenden sonra Antonia’nın eski
arkadaşı olan Olga’nın barına giderler. Olga erkeklerin yoğun olarak geldiği
gösterilen bu barın sahibidir ve burada kadının gücü elinde bulundurduğu
gösterilir. Barın sahibi Olga’dır ve burada onun kuralları geçerlidir. Antonia
ve Daniella barda bir masaya oturur. Bar’a girer girmez mekânda bulunan
erkekler ıslık çalarak kadına karşı tacizi başlatmışlardır. Mekanda bulunan Dan,
Daniella’yı gördükten sonra oğullarını gösterir ve onlardan biriyle evlenmesini
söyler. Sözleri yine kadının cinselliği üzerinedir. Evlenmeyi kadının
cinselliği üzerine anlatır ve çocuklarının bunu yapabileceğini söyler. Ardından
Pitte kardeşi Dedee’yi orada bulunan erkeklere gösteriri ve bunu yaparken
kadını cinsel obje olarak tanıtır. Göğüslerini tuttuğu kardeşini zorla
erkeklere cinsellik uyandırmak için kullanır. Yaşananlar üzerine son sözü
söyleyen bir kadın olur. Olga Dan’a döner ve ‘’ İçkini iç ve çeneni kapa !’’
der. Olga’nın tepkisiyle herkes susar. Kadın burada tepkisini ortaya koymuş ve
kadına dikte edilen ‘’hiçbir şeye karışmaz, söz söylemez, arkada durur vb.’’
özellikleri geri çevirir.
Antonia’nın
tarlayı ektiği görülür. Burada kadının yaşamı şekillendirdiği, çalıştığı ve
işlerini kendi yaptıkları gösterilir. Bunun yanı sıra Antonia ve Daniella
sütleri taşır, evlerini boyar ve yemek yaparlar. Kadınlar yaşamak için
erkeklere muhtaç değildir. ‘’Erkek işi’’ olarak benimsetilen birçok iş Antonia
ve Daniella tarafından sürekli olarak yapılmaktadır. Kadının sadece evin içinde
kadın olmadığı fikri bu şekilde anlatılmaktadır.
Antonia bir
sahnede çocuklar tarafından saldırıya uğrayan zihinsel özürlü olan Çılgın Dudak’a
yardım ederek saldıran çocuğa ceza verir. Böylece kadın olarak bir erkeğe
yardım eder. Filmde yansıtılan tamamıyla bir erkek düşmanlığı değildir. Kadına
karşı tahakkümü reddeden, kadını sadece evde değil, dışarıda, barda, tarlada,
mutfakta vb. hem iç hem dış mekanlarda etkin şekilde ve kendi kararlarını
kendisini verme hakkına sahip olarak konumlandırır.
Dış ses
tarafından ‘’erkeklerin sesleri, kadınların sessizliğini saygısızca
bastırıyordu ‘’ cümlesi zihinsel özürlü olan Dedee’nin abisi tarafından dayak
yediği sahneden önce söylenir. Bu söz doğrudan bir cinsel politikaya işaret
eder ve kadınlar sosyo-ekonomik, kültürel ezilmişliklerinin üzerinde yükselen
erkek egemenliğine dikkatleri çeker. (Öztürk, 2000, 161) Sürekli bağıran erkek
sesleri vardır ve Pitte kardeşi Dedee’ ye şiddet uygulamaktadır. Filmde sürekli
kadına karşı olan taciz ve şiddet bu cümleyle özetlenmiştir. Kadınların sessiz
duruşu olayları çözmemiş aksine şiddetlendirmiştir.
Kadına
atfedilen özelliklerden biri de anneliktir. Annelik kadın için bir görev olarak
görülür. Çiftçi Bas Antonia’dan hoşlanır ve evlenme teklif ederken ‘’Çocuklarımın bir anne’ye ihtiyacı
var’’ der. Antonia ‘’benim senin
çocuklarına ihtiyacım yok’’ diye cevap verir. Kadın olmanın evlilikte çocuk
doğurmak ve çocuk bakmak olarak gösterilmesi burada reddedilmiştir. Çocuğa
bakacak olan sadece kadın değildir ve erkekte çocuklarına bakar fikri
anlatılır. Çiftçi Bas ‘’bir kocaya da mı ihtiyacın yok ? ‘’ der. Antonia ‘’ne
için’’ karşılığını verir. Bu konu hakkında Segal şöyle der: Aileler babaya
ihtiyaç duyar olayı, babalığın üzerinde durulmasının geleneksel heteroseksüel
çekirdek ailenin önemini öne çıkartmanın başka bir yolu olduğunu da
göstermektedir; ‘’iyi aileler’’ erkeğin evin reisi olduğu çekirdek ailelerdir.
Yani babalık bu nedenle hep erkeklerin iktidarını ve kadınların bağımlılığını
pekiştirme işlevi görmüş olan eski aileperver retoriğe hizmet eder daha çok.
(Segal, 1992, ss.83) Kadın’ın hayatını sürdürebilmek için erkeğe ihtiyacı
olduğu fikri çürütülmüştür. Kadın bir erkek ‘’kocası’’ olmadan da yaşamını
sürdürebilmektedir. Ailenin aynı zamanda sosyolojik işlevi var. Genç insanları
geleneksel cinsiyet rollerini kabul etmek için eğiterek –erkekler zeki ve
güçlüdür, ekmek parasını onlar kazanır, kadınlarsa çocuk bakan partnerlerdir ve
çocukları yetiştirirler- aileler katı cinsiyet normları için ideal kuluçka
makineleri haline gelir. (Wolf, 2012, ss. 33)
Kadının
cinsel obje olarak görülmesi kadının istese de istemese de cinselliğe
zorlanması sonucunu doğurmuştur. Pitte kardeşi olan Dedee’ye tecavüz eder.
Erkeğin cinsel arzuları için kadını nesne haline getirilişi gözler önüne
serilir.
Brownmiller,
erkeklerin tecavüz etmek için biyolojik bir kapasiteye sahip olmalarının yanı
sıra erkeklerin kadınları hükümleri altına almayı garantilemek için
yürüttükleri, bilinçli ve kolektif, tarih-aşırı ve kültür-aşırı, politik bir
strateji dahilinde kadınlara tecavüz ettiklerine de inanmaktadır. Tecavüzcüler
ataerkilliğin ‘hücum kıtasıdır’ , erkek egemenliği için gereklidirler. (Aktaran
Segal, 1998, ss. 288)
Daniella
annesine bir bebek istediğini söyler. Bebeğe sahip olmak için bir ‘’koca’’ya
değil bir ‘’baba’’ya ihtiyacı olduğunu belirtir. Daniella cinsel tercihini
heteroseksüel bir seçimden yana kullanmayacaktır. Antonia ile ‘’baba’’ aramak
için şehre gittiklerinde gösterilen erkeğe ilgi duymaz ve ‘’güzel motor’’
diyerek ilgisinin onda olmadığını gösterir. Cinsel seçimini başka bir
yönde kullanacaktır ve bunun kararını
kendi verir. Daniella’nın
hamileliği bilinir ve kilise’de rahip bununla ilgili bir konuşma yapmaktadır. Kadınların
ahlaksızlığın ve zevkin peşinden gittiklerini ve devleti kötülediklerini ve kendilerine
çok güvendiklerini belirtir. Yahudi krallığın Jezebel ve onun düşkün kızı
yüzünden çöktüğünü vurgular. Kadınların itaat ve boyun eğme konusunda ders
almaları gerektiğini söyler. Sahnede ciddi bir din eleştirisi yapılmaktadır.
Namusun kadın üzerinden dillendirilmesi, kadına atfedilen iffetin kontrol gücü
olarak kullanılması ve kadının hem cinsel obje olarak görülmesi ve aynı zamanda
kadının cinsel hayatı üzerinden namus ve iffet eleştirisi yapılması karşıt
olarak eleştirilmiştir.
Daniella
kızı Theresa’yı doğurur. Doğumdan sonra Çiftçi Bas’ın oğulları üzerine Ruken Öztürk ‘’Bas’ın
oğulları ev halkına hizmet eder. İşlerde kadın-erkek ayrımı görülmez’’ der
(Öztürk,2000,164) Kadına ve erkeğe doğumundan itibaren yüklenen kodlar
reddedilir. Connell’e göre bu toplumsal cinsiyet sisteminin işleyişini sağlayan
üç temel mekanizma vardır. Bunlardan bir tanesi olarak kadınların ve erkeklerin
farklı işler yaparak farklı konumlar, statüler, ve getiriler elde etmelerine
yol açan ‘’cinsiyete dayalı işbölümü’’ önemlidir. Bu iş bölümü kadınların
ev-aile işleriyle sınırlandırılarak ücretsiz ev içi emek olarak
çalıştırılmalarına yol açar. (Sancar, 2009, ss. 31 ) Filmde bu farklılaşma
reddedilerek belli işlerin kadınlar, belli işlerin erkekler tarafından
yapılması eleştirilmiş ve kadın ve erkeğin birlikte aynı işi yapabilmesi
desteklenmiştir.Çiftçi Bas’ın oğlunun elinde tepsiyle çörek dağıtması
gösterilmiş ve kadına yüklenen görev olan mutfak işi, yemek dağıtım işi erkeğe
verilmiştir.
Din’in
insanları birbirinden uzaklaştırdığı, kısımlara ayırdığı ve birlikte olmayı
engellediği Madonna ve Protestan üzerinden verilmiştir. Dış ses tarafından ‘’
İnanç farklılıklarının, aşklarının arasına girmesiyle nedeniyle, Protestan
Madonnası’ndan onun uluduğu ‘’ay’’ kadar uzak kaldı’’ der. Ruken Öztürk Protestan ve Madonna’sı için ‘’Bu çift
yaşamlarının diledikleri gibi yaşayan Antonia ve kızlarının tersine (inançları
yüzünden) arzularına gem vurmuş, istedikleri halde birlikte olamamış ve bu yüzden
hastalıklı kişiliklere dönüşmüş çaresiz insanları temsil ederler ’’ der.
Rahip’in kiliseyi terk etmesi de din eleştirisi olarak verilir ve rahibin
kiliseden çıkıp üzerindekileri çıkararak koşarken ‘’özgürüm, özgürüm’’ diye
bağırması dinin insanları tutsaklaştırıldığı, özgürlüklerini elinden aldığı
vurgulanır.
Birlikte
olabilmek için evliliğin gerekliliği eleştirilmiştir. Evlilik insanların
birlikte olması için bir kapı değildir ve insanlar evlenmeden de birlikte
olabilirler düşüncesi filme hakimdir. Çiftçi Bas’ın evlilik düşüncesi için
Antonia ‘’seninle evlenemem ama geri kalan her şeye varım ‘’ cümlesi birlikte
yaşayabilmek için evliliğe ihtiyaç olmadığını vurgular. Filmde evlilik sahnesi
olarak ‘’zihinsel özürlü olan’’ Dedee ve Çılgın Dudak’ın evlenme sahnesi
gösterilir.
Kapitalizm,
erkekler ve kadınlar için bağımsız cinsel hayatlarını yaşayacakları maddi
koşulları yaratır ama ekonomik, aynı zamanda, toplumsal ve cinsel düzenin
devamlılığını korumak için topluma heteroseksüel normları dayatmaya çalışır.
Sosyalistler, bunun yerine, herhangi bir yasal ya da maddi kısıtlama
getirilmeksizin, cinselliğin sadece kişisel bir mesele olduğu bir dünya içi
savaşır. Sosyalistlerin desteklemesi gereken şey, bireylerin kendi kaderini
tayin hakkı içerisine kendi cinsel davranış, görünüm ve erotik tercihlerini
seçme özgürlüğünün de dahil edilmesidir. (Wolf, 2012, ss. 20,21) Cinsel
seçimlerin insanların ellerinde olduğu Daniella ve Lara ilişkisi tarafından
desteklenir. Theresa için özel öğretmen olarak Lara ile konuşurken Daniella
Lara’ya ilk görüşte aşık olmuştur. Dış sesin ‘’ Ve birdenbire her yerde aşk
başladı ’’ cümlesi duyulur ve homoseksüel ve heteroseksüel ilişkiler zincirleme
bir kurguyla gösterilir. Bütün ilişkiler aynı şekilde ve aynı mesafede
gösterilmiştir. Homoseksüel ve heteroseksüel ilişkiler arasında bir fark
görünmemiş ve kişilerin cinsel tercihlerindeki özgürlükleri vurgulanmıştır.
Kadın
bedenin cinsel obje olarak gösterilmesi filmde reddedilmiştir. Daniella ve
Lara’nın sevişme sahnesinde kadın bedenleri değil, ilişkinin özgürce yaşanması
ve sıcaklığı gösterilmiştir. Ruken Öztürk bu sahne için ‘’Daniella ve Lara
sevişmesi sırasında bedenler gölgede kalır, yatağın kenarı aydınlıktır. Öne
çıkarılan kadın bedeni değil, sevişmenin sıcaklığı ve yumuşaklığıdır ‘’ der.
Dedee’ye
tecavüz eden Pitte kasabaya geri döner. Üzerinde askeri üniforma vardır. Erkek
tahakkümü Connell’in ifadeleriyle ‘’ onların bedenlerine ilişkin kafamızdaki
resimler vb. anlamında iktidar sahibi erkeklerin toplumsal tanımı, yalnızca
zihinsel beden imgelerine ve düşlemlere değil, kas gücü, duruş, beden duygusu
ve dokusuna da dönüştürülür. ( Connell, 1998, 353 ) Pitte, duruşuyla, beden
gücüyle ve askeri giysileriyle ‘’ erkekliği ’’ üzerinde taşır. Ancak böylesi
bir erkeklik tanımlaması, izleyicinin hoşlanmadığı bir kişi üzerinde kodlandığı
için bu, uzak, iğrenç ve onaylanmayan bir erkekliktir. ( Öztürk, 2000, 165 ) Kadın bedeninin sürekli bir nesne halinde kullanılması resimde de kendini göstermiştir. Kadın bedenin estetiği meta haline getirilmiş ve hem kadınlar hem erkekler tarafından sanatta kullanılmıştır. Filmde buna karşılık sanat okuluna giden Daniella’nın karşısında çıplak bir erkek vardır. Model olarak kadın bedeni değil, erkek bedeni sunulmuştur.
Erkek
şiddeti psikolojik ve fiziksel olarak tecavüz sahneleriyle verilir. Pitte
kasabaya döndükten sonra Theresa’ya da tecavüz eder ve bunu kutlamak için bara
gider. Antonia eline silahı alır ve bara gider. Pitte’yi dışarı çıkarır ve ona
lanetler yağdırır fakat onu vurmaz. Maggie
Humm’a göre Pitte’nin öldürülüş süreci Antonia’nın büyücülerinkini
andıran lanetiyle başlar. (Aktaran, Öztürk, 2000, ss.166 ). Erkek şiddetine
karşı ceza, yine erkek şiddeti aracılığıyla verilir. Pitte, önce köyün genç
erkekleri tarafından dövülür, sonra yaralı gittiği evinin bahçesinde erkek
kardeşi tarafından boğulur. Filmde şiddet, hiçbir karede (Danielle’nin Dedee’yi
kurtarmak için Pitte’yi yaraladığı sahne dışında) kadından yana durmaz.
(Öztürk, 2000, ss.166)
Cinsel
özgürlük filmde vurgulanan bir başka düşüncedir. Kişilerin istedikleri cinsel
ilişkiyi evlenmende ve istedikleri kişiyle yaşama özgürlüğü kutsal görülmüştür.
Connell toplumsal cinsiyetin devamlılığını sağlayan mekanizmadan birisi olarak:
Connell’in kateksis dediği, cinselliğin ve cinsel arzunun şekillendiği
toplumsal ilişkilerin oynadığı rolü vurgular. Bu faktörlerin oluşturduğu
‘’toplumsal cinsiyet sistemi’’ kadınların boyun eğdirildiği, erkeklere tabi
kılındığı bir yapıyı oluşturur ve sürekli kılar. (Sancar, 2009, ss. 31)
Theresa artık üniversite hocasıdır ve derste
gördüğü bir öğrencisiyle, barda tanıştığı bir adamla ve Simon’la birlikte olur.
Theresa seçimlerini özgür olarak kullanmış ve istemediği takdirde seçimlerinden
vazgeçebilmiştir. Kadın’ın erkek tahakkümü altında cinsel ilişkiyi yaşaması,
cinsel ilişkiye zorlanması değil, kendi cinsel kimliğini kendi oluşturması ve
kendi özgür seçimleriyle yaşaması fikri gösterilmiştir. Simon’la
birlikteliğinden hamile olan Theresa çocuğu doğurup doğurmamakta kararsızdır ve
bunu Eğri Parmakla birlikte tartışırlar. Theresa çocuğu doğurmaya karar verir
ama bu durumun Simon’la Theresa’nın evlenmesine ihtiyacı yoktur. Theresa
Simon’un evlenme isteğine ‘’seni seviyorum ama evlenmemiz bir hata olur ‘’
diyerek cevap verir. Çocuk sahibi olmanın, birlikte yaşamanın evliliğe ihtiyaç
duymadığı bir kez daha vurgulanır. Theresa’nın çocuğun dünyaya getirdikten
sonra bebeklerin Simon’un, eski rahibin ve Letta’nın kucağında olması kadınlara
atfedilen ‘’ kutsal annelik ’’ kimliğini yok sayar. Çocukla ilgilenmek ve ona
sevgisini vermek sadece kadının görevi değildir ve erkekte çocuğuyla
ilgilenebilmelidir. Bebeklerin kadınların yanında erkeklerin kucaklarında
olması bize bu düşünceyi hissettirmektedir. Sarah’ın düştüğü sahnede Sarah’ı
kucaklayan Theresa değil babası Simon’dur. Bu sahneyle birlikte de çocukla
ilgilenme görevi kadına yüklenmemiştir.
Sarah
samanlıktan aşağıya doğru bakar. Daniella gibi hayal gücüyle ölen kişileri
anımsar. Bu sırada Dedee’ye bir şiir yazmıştır ve şiir ölümden bahsetmektedir.
Filmde bu şiirin ardından ölümlerin başladığı vurgulanmıştır. Letta, Eğri
Parmak, Çılgın Dudak ölür. Antonia Sarah’ı yanına çağırarak bugün öleceğim der.
Bunu bildiğini ve ölmek istediğini vurgular. Antonia kararlarını kendisi
almıştır ve ölme kararı da bunlardan birisidir.
Kadın
karakterler filmde baskındır. Kadınların filmde etkin oluşu cinsel yaşamlarını
nasıl yaşamak istiyorlarsa öyle yaşamaları, ister heteroseksüel ister
homoseksüel seçimlerini özgürce yapabilmeleri , bir erkeğe ihtiyaç
duymadan yaptıkları işler, çocuk
doğurmak, evlenmek, yapacakları işlerle ilgili karar vermeleri, istekleri,
vazgeçişleriyle birlikte verilir. Eril tahakküm reddedilmiş ve kadının
‘’kocası’’ olmadan da hayatını sürdürebileceği, cinsel yaşamını evlenmeden de
sürdürebileceği ve ‘’kutsal annelik’’ yerine erkeğinde çocuk üzerinde olan
ilgisi anlatılmıştır. Kadınlar sadece evde değil, dışarıda, üniversitede,
yatakta, belirli işlerde, barda, masada gösterilmiştir.
Erkekler
filmde farklı açılardan incelenmiştir. Pitte erkek şiddetini gösteren, kadına
karşı psikolojik ve fiziki şiddetin tezahür etmesi ve kadının buna karşı olan
tepkisi gösterilmiştir. ‘’Erkek şiddetine karşı kadın şiddeti değil, erkek
şiddetine karşı, erkek şiddeti ’’ gösterilir. Kadın şiddet gösteren olarak ele
alınır. Pitte’nin şiddeti gösterme biçimlerinden biri de askeri üniformasıdır
ve Öztürk bununla ilgili ‘’Askeri giysileriyle yalnızca otoritenin değil, aynı
zamanda ataerkil vahşetin tipik bir örneğidir’’ der. Simon ve rahip ile birlikte kadına görev
olarak verilen ev işleri ve çocuk bakmak görevleri kadından alınmış ve her iki
tarafından çocukla ilgilenme özgürlüğünün olduğu vurgulanır. Filmde iyi erkek olarak
Eğri Parmak gösterilir ama eğri parmak düşünceleriyle boğulan ve içinden
çıkamayan bir kimlikle karşımıza çıkar. Yaşamın zorluğundan, anlamsızlığından
ve Tanrı’nın olmadığından bahseder.
Cinsel yaşam
filmde özgür seçimlerle devam eder. Evliliğin birlikte olmak için bir koşul
olmadığı belirtilir. Antonia çiftçi Bas ile, Theresa Simon ile, Letta Rahip ile
birlikte olmaktadır ve bunun için evliliğe ihtiyaç duymamaktadır. Birlikteliğin
yolunun sevgi ve özgür seçimler olduğu vurgulanır. Filmde homoseksüel ilişkinin
heteroseksüel ilişkiyle bir farkı olmadan yaşanması gösterilir. Daniella
seçimini Lara’dan yana kullanmıştır ve Daniella ve Lara ilişkilerini özgür bir
biçimde yaşamaktadır. Öztürk ilişkilerin özgürlüğünü maddeler halinde sırasıyla
belirtmektedir.
- · Daniella’nın evlenmeden çocuk sahibi olması ve bunu gerçekleştirmesi
- · Daniella’nın lezbiyen bir ilişkiye girmesi ve bunun çevresi tarafından onaylanması (daha doğrusu yadırganmaması).
- · Antonia’nın evli olmadığı halde ayrı bir evde sevgilisi ile birlikte olması.
- · Theresa’nın üniversitede hoca olarak verdiği dersten sonra ilgisini çeken bir öğrencisiyle yatması
- · Theresa’nın farklı sevgililerinin olması ( arka arkaya kurgulanan üç sahneyle gösterilir, Theresa aşkını arar) ve, Theresa’nın tıpkı annesi gibi evlenmeden çocuk doğurması (Öztürk, 2000, ss. 176)
Geleneksel
yapılar filmle birlikte reddedilir. Kadınların zayıflığı değil , güçlülüğü
gösterilmiştir. Kadın evin içinde olarak değil, evin dışında tasvir edilmiştir.
Erkek ise sadece evin dışında değil, aynı zamanda gelenekler tarafından
kendisine yapması gerekmeyen görevler olarak yüklenen ev işleriyle uğraşan ve
çocuğuyla ilgilenen olarak gösterilmiştir.
Bu film için
‘’ peri masalı ‘’ deyimi ne kadar çok kullanılırsa kullanılsın, bu bir masal
değildir. Gerçekleşmeyecek bir yaşantı hiç değildir. Çünkü Antonia
yaşamaktadır, Daniella ve Theresa’da. Tek sorun (eğer o da sorunsa) bu
kişilerin aynı film içinde, birlikte yaşıyor olmalarıdır. Bir başka deyişle;
olumlu kadın imgeleriyle sürekli karşılaşan, adeta bu imgelerle yüklenen
izleyicinin şaşırmaması olanaksızdır. Marleen Gorris de olsa olsa , ‘olumlu
kadın imgeleri ’ bombardımanının izleyiciyi şaşırtacağını bildiği için, çeşitli
söyleşilerde düşüncelerini, özlemlerini ve arzularını, ‘’aslında bu bir peri
masalı ‘’ sözleriyle gizlemektedir. Oysa çevrede onun öne çıkardığı niteliklere
sahip birçok kadın bulmak olasıdır.(Öztürk,2000, ss.172)
KAYNAKÇA
Wolf, Sherry (2012). Cinsellik ve Sosyalizm: LGBT
Özgürleşmesinin Tarihi, Politikası ve Teorisi
Segal, Lynne (1992). Ağır Çekim Değişen Erkeklikler
Değişen Erkekler
Schick, Irwin Cemil (1999). Batının Cinsel Kıyısı ‘Başkalıkçı Söylemde
Cinsellik ve Mekansallık’
Öztürk,
S.Ruken (2000). Sinemada Kadın Olmak
Sancar,
Serpil (2009). Erkeklik İmkansız İktidar: Ailede, Piyasada ve
Sokakta Erkekler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder